Poyraz'dan
Sabah uykumdan birinin beni öpmesiyle uyandım. Beni öpen kişi elbette ayşeden başkası olamazdı ancak pek onun yapacağı bir hareket olmadığı için afallamıştım. Şikayet ediyorum sanmayın halimden oldukça memnundum. Dünki bitkin halinden sonra onu böyle yüksek enerjiyle görmek içimi ısıtmıştı. Beni uyandırdıktan sonra herkes uyanmadığı için olabildiğince sessiz adımlarla oradan oraya gidip gelmiş vakit geçirmeye çalışmıştı. Bugünkü oyunu sabırsızlıkla beklediği her halinden belliydi.
Son zamanlarda yaşadıklarını ve dün geçirdiği ağır hastalığı düşünürsek bugün dinlenmesi ve parkura çıkmaması gerekirdi. Onun yarışacak olması fikri hiç içime sinmiyordu. Zaten yeterli kadar beslenemiyorduk adada bari kendini toparlamak için biraz daha dinlenseydi. Yattığım yeri toparladıktan sonra diğerlerinin de yavaş yavaş ayaklandıklarını gördüm. Ayşe kendisine nasıl olduğunu soranlara gülen yüzüyle cevap verirken ben de hiç sesimi çıkarmadan onu izledim. Onu kaybetme korkusu beni mahvetmişti. Saçının bir teli için herkesten vazgeçebilirdim yeter ki onu bir daha öyle savunmasız görmeyeyim.
Sonunda vakit gelip oyun için adadan ayrıldığımızda bir gözüm sürekli ayşenin üstündeydi. Berkayla muhabbet ederken bile onu izliyor en ufak bi hastalık belirtisi arıyordum.
Berkay: abicim burda mısın sen? Kaçmıyo ayşe bi yere sal biraz
Poyraz: dün halini gördün bugün dinlense daha iyi olacaktı. Gözüm üstünde çünkü kendisini kötü hissederse yine bir bayılma yaşamadan müdahele etmek istiyorum. Gerekirse otursun benchte.
Berkay: ohooo babam sen neymişsin be. Maço bi haller geldi sana. Kız iyiyim diyor kötü olursa zaten doktorlar da oynatmaz sakin ol. Hem enerjisi yerinde görünüyor. Endişelenme bu kadar.
Berkayın sözleriyle güldüm. Maçoluk muydu yaptığım bilmiyordum. İçimden geldiği gibi davranıyordum sadece. Ayşeyi koruma iç güdüm her şeyin önüne geçiyordu. Bu güne kadar flört ettiğim hiçbir kızı böyle umursamamıştım. Bu hallerim bana da yabancıydı.
Oyun alanına geldiğimizde market ödülü için kurulan parkura baktım. Aslında pek parkur sayılmazdı. Denizin biraz açığına konmuş bir platformuş üstündeki küplerden ve karadaki atışlardan başka bir şey görünmüyordu. Parkurun fazla yorucu olmadığını düşünerek sevindim.
Murat oyunu anlattığında dörder kişiyle gidip küpleri karaya taşımamız gerektiğini öğrendim. Atışı yapacak kişi küplerden bir kule yapıp atışlara başlayacaktı. Yarışacakları kız ve erkek diye ayırmalarını gereksiz bulmuştum. Kız erkek karışık takım oluşturabilseydik kule oluşturmada daha pratik olabilirdik.
Öncelikle yarışma kızlardan başladığında atıcı aleyna kalaycıoğluydu. Kızlar denize koşarak küpleri toplamaya başladıklarında ayşe ve aleyna kollarını açmış diğer kızlar onlara yükleme yapmaya başlamıştı. En büyük dört küp ayşeye verilirken kaşlarımı çattım. Ayşe elinden geldiğince koşarak karaya çıktığında hemen arkasından aleyna gelmişti. Atışı o yapacak olsa da benim gözüm ayşenin üstündeydi. Kule aleynanın yetişemeyeceği kadar yükseldiğinde bizim kızların da ünlülerde olduğu gibi iki ayağının altına birer kişi gelecek şekilde durmasını bekledim. Onun yerine ayşe eğildi ve aleyna ayşenin omuzlarına binerek oturdu.
Hemen müdahele etme ihtiyacı duydum ama oyunun gidişatını bozup dikkat çekmemek için sustum. Ayşe zorlanarak da olsa ayağa kalktı ve diğerleri küpleri aleynaya vermeye devam etti.
Poyraz: aferin ayşe hadi kızım
Reşat: verin küpleri. Üçünü üst üste koyun hadi hızlıEn üst küp için aleynanın boyu yetişmediğinde ayşe kendisini zorlayarak parmak ucuna yükselmeye çalıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/261341598-288-k80482.jpg)