58. Bölüm • Kilid-i Genc-i Hikem

2.9K 244 93
                                        

Selam millet!

Korkunç bir vize haftasından sağ çıktım. Bundan sonra hayatta kalma tecrübem daha da arttı.

Sizler nasılsınız?

Sizden bol bol satır arası yorum istiyorum. Neler düşündüğünüzü, yazdığınız yorumladı çok özledim.

Sizi seviyorummm<3

58. Bölüm • Kilid-i Genc-i Hikem

Kilid-i Genc-i Hikem: Hikmetler hazinesinin anahtarı

Kırdığı dizlerine yanağını yaslayarak yanında yatan Cihangir'e özlemle baktı.

İki gün boyunca yarı uyanık yarı uyur halde geçirmişti ve Elizabeth kısacık anlarda bile olsa onunla gülüşüyor, sanki her şey yolundaymış gibi ona gülümsüyordu. Bazen birlikte yemek yiyorlar, bazen Alemdar Cihangir'le konuşurken Elizabeth kütüphanenin önünde onları dinlemiyormuş gibi yapıyordu zira bu odadan çıkmaya hiç niyeti yoktu.

Karnı ağrıyordu.

Bunun sebebi bir türlü geçmek bilmeyen mide bulantısı olabilirdi. Elizabeth ne kadar dayanırsa dayansın sonunda kendini dizlerinin üzerine çökmüş istifra ederken buluyordu. Lakin karnına kör bir bıçak gibi saplanan ağrının sebebinin bundan olmadığını biliyordu. Zihnine attığı ve onları kaygıyla beslediği düşünceleri öylesine acımasız bir hale gelmişti ki bunlar bir bıçak halinde tenine batıyormuş gibi hissediyordu.

Elizabeth düşüncelerinin yoğunluğuyla yanağını dizine daha da bastırdı. En azından, diye düşündü. Cihangir iyileşiyor. Başka hiçbir şey önemli değil.

İçerisi soğumuştu ya da Elizabeth'e öyle geliyordu zira en son gün batarken odunları tazelemişti. Odaya kimsenin girmesine neredeyse izin vermiyordu. Ya Cihangir'in uyuduğunu söylüyor ya da başka bir bahaneyle kapıdakini savuşturuyordu. Aslında bunu yaptığının farkında bile değildi. Bu davranışlarının Cihangir'i yormamak uğruna yaptığını kendine iğnelemeye çalışsa da asıl sebep bambaşkaydı. Elizabeth korkuyordu.

Mektup kaybolalı iki gün olmuştu ve Elizabeth kimde olduğunu bilmediği için endişeliydi. Bir sürü insan olabilirdi ve hangisinde olacağını düşündükçe Elizabeth kafayı yiyecek gibi oluyordu. Bu yüzden Cihangir'in gerçekleri öğrenmemesi için onunla konuşacak kişileri kendi seçiyordu. Dışarıda ne döndüğünden haberi yoktu. Belki de insanlar köşe başlarında, akşam yemeklerinde sessizce Elizabeth'in nasıl babası tarafından taciz edildiğini konuşuyordu lakin Elizabeth kendini Cihangir'in odasına kapattığı için bunları bilemiyordu. Umurunda da değildi. İsteyen istediğini düşünebilirdi lakin Cihangir... Elizabeth onun sinirleneceğini, ona çok acı verecek olsa da belki de ondan iğreneceğini biliyordu. Tüm bunları göze alamıyordu, hiçbir zaman da alamayacaktı. Şu an zaten ne hissettiğinin bir önemi yoktu. Cihangir bu kritik durumdayken onun üzücü haberler almasını istemiyordu.

"Prenses?" Onun uykudan çatallaşmış sesini duyduğundan gözlerini açarak ona baktı.

"Uyandırdım mı seni?" Elizabeth'in de sesi yorgun ve üzgün geliyordu lakin kim onu bunun için suçlayabilirdi ki?

Cihangir onun bu haline kaşlarını çattı. Artık kendini çok daha iyi hissediyordu lakin aldığı ilaçlar onu oldukça bitkin düşürmüştü. "Uyandırmadın," dedi Cihangir onun gözlerine bakarak. "Neden öyle duruyorsun? Yanıma yatsana?"

Elizabeth yanağını dizine yaslanarak uzun süre onun uykudan daha koyu hale gelmiş gözlerine baktı. Yanına yattığım an seni göremiyorum, diyemedi. Sadece gülümsedi ve küçük bir kedi gibi Cihangir'in yanına yattı. Hasta olan Cihangir olsa bile şifayı arayan Elizabeth'ti. Siyah saçları Cihangir'in solgun tenine dökülürken kulağının altında atan kalp ona bahşedilmiş en güzel hediyeydi.

Gül ve Hançer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin