37. Bölüm • Desâis-i Harbiye

3.8K 271 159
                                    


Selaaam!

Sırf sizin için dün geceden beri uyumadım ve toplam on dört word sayfası yazı yazdım. Yok mu bir alkış? O kadar çok değil ama yine de idare edin sgsghgshssg

Klavyem yakında alev alacak.

Yazarken evde resmen koltuktan koltuğa çıktım, zıpladım. Nedensizce aşırı heyecanlandığım bir bölümdü. Umarım okurken size de aynı heyecanı geçirebilirim.

Midem uyumamak için kahveyle dolu. Siz bunu okurken ben de çok uzaklarda yemek yiyor olacağım.:)

Fazla uzatmıyorum, bölüme geçelim.

Bu bölüm gerçekten satır arası yorumlar istiyorum. Bazı yerler var, okurken acaba ne düşünürler diye merak ettiğim yerler. Çok merak ediyorum...

Seviyorum sizi<3

Bölüm şarkıları:

Midnight Oil - Tommee Profitt, Fleurie (bu şarkıyı Elizabeth'in yargı dağıttığı sahnede dinledim, bölümü okurken neresi olduğunu anlarsınız;))

Sound of War – Tommee Profitt, Fleurie

-bu adam bana sponsor olsun artık yeter-

-bu adam bana sponsor olsun artık yeter-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


37.  Bölüm • Desâis-i Harbiye

Desâis-i Harbiye: Savaş Hileleri

"Giray nereye gidiyor?"

Cihangir pantolonun kemerine sıkıştırdığı hançeri kontrol ederken Elizabeth'in sorduğu soruyla ona dönmüştü. "Rotamızı belirlemeye."

Elizabeth çok şey söylemek istiyordu lakin şimdi sırası mı emin değildi. "Peki," dedi ve kollarındaki işlemeyle oynamaya başladı. "Tam olarak ne yapacağız biz?"

Cihangir bunun üzerine güldü lakin içinden Elizabeth'e kızdığı her halinden belliydi. "Ancak senin gibi biri bilmediği bir tehlikeye hiç sorgulamadan atlardı."

Elizabeth tek kaşını kaldırdı. "Nasıl biriymişim ben?"

"Bunu mu tartışacağız?" diyerek etrafına bakmaya başladı. Elizabeth Cihangir'in neyi beklediğini bilmiyordu, yine de o da etrafı kolaçan ederek bir terslik olup olmadığına baktı. Daha sonra aklına gelen şeyle kaşlarını çattı.

"O kız nerde?" diye sordu hırçınca.

Cihangir bir noktaya kilitlenirken derin bir nefes aldı. "Olması gereken yerde."

Elizabeth ofladı. "Niye sürekli yarım cevaplar veriyorsun ki? O seni öldürmeye çalıştı, bunu biliyorsun değil mi?"

"Sadece biraz sessiz olmayı dener misin? Ayrıca şu an yanımda duran karım da beni öldürmeye çalışmıştı." Elizabeth, ona cevap vermediği için Cihangir'e kızabilirdi lakin haklı olduğunu biliyordu. Sürekli sorular sorarak onu sıkıyordu. Sırtını duvara yaslayıp Cihangir'i biraz olsun yalnız bırakmayı denedi. Kendi düşüncelerine dalmışken bir anda Cihangir'in elini avucunda hissetti. Kafasını kaldırıp ona baktığında ise Cihangir sessiz olmasını belirtmek istercesine parmağını dudağına götürdü ve sonra ileride bir noktayı gösterdi. Şafak vaktinin o loş ışığında siyahlara sarınmış bir kadın hızlı ve sessiz adımlarla saraydan uzaklaşıyordu. Elizabeth biraz daha dikkatli baktığında yürüyen kadının Sevda olduğunu fark etti. İçindeki öfke öyle bir kabardı ki Elizabeth hiç silahı olmadan bile o kadını öldürebilirdi.

Gül ve Hançer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin