❗️Yetişkin ögeler içermektedir.❗️
Adım Elizabeth.
Bir prenses olarak doğduğum Westminster Sarayı'nda ruhumun en ufak kırıntısını soğuk taşların arasına saklamıştım. Yalnızlığımı o ufak kırıntılarla saklambaç oynayarak geçirmiştim. Tenime satır sartı...
Gül ve Hançer'in 60 bin kez okunduğunu biliyor musunuz? Bunu fark ettiğimde gururlu bir anne gibi tüm gün sırıttım. Bugünlerde bana destek veren tek şey bu oldu. Bu yüzden hemen bu bölümü yazdım çünkü haftaya finallerim başlayacak ve ben o kadar uzun süre uzak kalmaya dayanamayacaktım. Size söz verdiğim gibi bir playlist atacacağım ama bu bölüme yetişmedi. O yüzden şimdilik bir kenarda dursun dkjddkjdkd
Bölümde yorumlarınızı eksik etmeyin yoğunluktan dolayı geri dönemesem de hepsini okuyorum <3
Sizleri çook seviyorum 🤍
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
47. Bölüm • Kurb-ı Kenar
Kurb-ı Kenar: Hiçliğin kıyısına yaklaşma
Elizabeth durduğu yerden Nizar'ın gitmesini bekledi ve o önünden geçerken kendini gölgelere gizledi. Kalbi, hırsla göğsüne çarparken boğazına dayanan arsız talep oraya yapışıp kalmış gibiydi. Kendini soğuk duvardan ayırarak hiç tereddüt etmeden zindanların olduğu koridora çıktı ve Sevda'nın bulunduğu kapının önünde durdu.
Sevda sepetin ağzını açmış içindeki yiyeceklere bakarken duyduğu ayak sesleriyle başını kaldırdı. Elizabeth gözlerinden geçen anlık korkuyu görse de Sevda bir hilebaz gibi gözlerindeki duyguları yok etti lakin Elizabeth oradaki korkuyu bir kez görmüştü ve tatmin olmayı bekleyen tarafının oldukça hoşuna gitmişti.
"Ziyaretime geleceğini düşünmüyordum." Sevda'nın sesi cılız ve yıpranmıştı. Elizabeth, onun bu saraydan gittikten sonra ne yaptığını merak etti. Neredeydi, ne yaşamıştı? Cihangir onu neden Elizabeth'ten uzak tutmuştu? Sonra bir an düşündü, durdu. Sevda'yı Elizabeth'ten uzak tutmamıştı. Elizabeth'i Sevda'dan uzak tutmuştu. Bu ikisi çok farklı şeylerdi ve Elizabeth nedenini merak ediyordu.
"Ziyaret, sevdiklerinde hasret gidermek istediğin zaman yapılır. Ben senin nasıl sefil hale geldiğini görmek için buradayım." Sevda'nın, Elizabeth'in sözlerinden hoşlanmadığı yüzünden anlaşılıyordu. Elizabeth parmaklıklarının arasından onun suratına esaslı bir tekme atmak istiyordu lakin Sevda'da bunu fark etmiş gibi sırtını yaslandığı duvardan ayırmıyordu.
"Gördün işte, niye hala bekliyorsun?"
Elizabeth kıza bakarken bir an için içi sızladı. Bir zamanlar kendisi de bu hücrede sultanı öldürmeye teşebbüsten yaralı halde duruyordu ve bu, bunu yapmaya zorlandığı içindi. Eğer kendisine seçenek sunulsa bu hayatı asla istemezdi. "Olmak istediğin kadın bu muydu? Buna zorlandın mı yoksa bunu isteyerek mi yaptın?"
Sevda'nın yüzü duyduğu sözlerle gerildi, Elizabeth doğru noktaya parmak bastığını biliyordu. "Ne önemi var?" diyerek çirkefleşti Sevda lakin sesindeki o sağlıklı tını yoktu. Çokça acı çektiği belliydi. "Neden sormak istediklerini sormuyorsun? Neden burada olduğumu merak etmiyor musun? Neden öldürülmediğimi? Belki de kıyamamıştır bana, baktıkça içinde olanlara engel olamamıştır. Tadımı özlemiştir." Elizabeth dışından hiçbir duygusunu belli etmese de içinden geçen şeyler o kadar vahşiydi ki bir an zihninden geçen görüntüler midesini bulandırdı. "Ya da," diye devam etti Sevda. Elizabeth'in sinir olduğunu lakin bunu belli etmediğini biliyordu ve bu onun hoşuna gidiyordu. Yavaşça dikleşti ve kapıya doğru eğildi. "İçimde onun çocuğunu taşıyorumdur."