1.Bölüm
İnsanı en çok üzen şey neydi? İhanet, yalnızlık, terk edilme? Hiçbiri değildi. İnsanı en çok üzen şey umut edecek ve kaybedecek hiçbir şeyi olmamasıydı. En azından benim için öyleydi. Kendimi bildim bileli kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Yalnızlık her yerime işlemiş adeta benimle bir bütün olmuştu.
Kendime göre sıradan bir hayatım vardı. Psikoloji okuyordum. Küçük bir barda barmenlik yapıyordum. Verdikleri para harçlığımı çıkarmaya yetiyordu. Bugün izinli günümdeydim.
Aileme gelecek olursak annemi ben bebekken kaybetmiştim. Hep bir yanım eksik büyümüştüm. Kendini içkiye, kumara vermiş bir babam ve üvey annem vardı. Başka kimsem yoktu bu hayatta.
Sert rüzgar saçlarımı uçurduğunda daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Evin olduğu sokağa girdiğimde adımlarımı hızlandırdım. Saat 12'ye geliyordu.
Evin gıcırdayan bahçe kapısını iteledikten sonra bir basamak aşağı indim. Müstakil tek katlı, eski bir evde oturuyorduk. Demir kapının ardından bağrışma sesleri geliyordu. Aceleyle kapıyı açıp içeri geçtim. Sırtını gördüğüm iri yarı bir adam babamın tepesinde bas bas bağırıyordu.
"Ne oluyor?" Sesim duyulunca bana çevrilen gözler karşısında sorumu tekrar ettim. " Neler oluyor?"
Babamı boğazından tutan iri yarı yirmili yaşlarındaki adam bana kısa bir bakış attı. Pek tekin birine benzemiyordu. "Bu kız senin mi?" Babama yönelttiği soruyla babam hızlıca evet dercesine kafa salladı. Konunun bana gelmesi canımı sıktı.
"Sen borcunu ödeyene kadar kızın benimle." Dedikten sonra direk iki kolumdan da birileri tuttu.
"Ne!" Bir yandan çırpınırken bir yandan bağırıyordum. "Bırakın beni! Borç benim borcum mu!" Kollarımı kopartacak kadar sert tutuyorlardı. Acıdan gözümden bir damla yaş düştü. Babam olacak adam gıkını dahi çıkarmıyordu.
"Ya ödersin ya da bir daha kızını göremezsin. Bir yıldır ödeyeceksin hala tek kuruş yok!" Sarıldığı boğazını bıraktığında arkasına yığılıp kaldı babam. " Gidelim." Kafasıyla işaret ettiğinde evden çıktık. Tepinmelerim, kendimi oradan oraya atmalarım hiç bir etki etmiyordu. Karşı koyamadıkça daha çok ağladım. En sonunda bana bunu da yaşatmıştı. Bir hiç uğruna bir avuç para uğruna canımdan ediyordu beni. Ne için iki saat eğlenip para kazanıp alkol almak için! Arabaya bindikten sonra bilmediğim bir yere yola çıktık.
"Siz böyle ödeyeceğini mi sanıyorsunuz?" Sesimle şoför koltuğunun yanından kafasını döndürdü. "Sus, bana işimi öğretme..."
"Lütfen beni bırakın. Yalvarırım ben bir şey yapmadım. Kumar oynamadım hiç. Babam haysiyet, şeref yoksunu bir insandır. Size de borcunu ölene kadar ödeyemez büyük ihtimalle. Beni kaçırmanız hatta öldürmeniz ona bir etki etmez. Ne olur bırakın..." Dediğimde sanki duvarla konuşuyormuşum gibi bir sessizlik vardı. Aldırış etmiyorlardı dediklerime. Kimseden bir çıt dahi çıkmadan yola devam ettik. Derinden bir sabır çektim. Bir yaşamadığım bu kalmıştı.
Yarım saat kadar süren yolculuktan sonra çekiştirile çekiştirile arabadan indirildim. "Kolumu bırakın artık yürürüm!" Adamlar hala iki kolumdan sürüklerken önümde babamın borçlu olduğu adam garip bir yere doğru ilerliyordu. Depo gibi bir yerdi ama etrafı yıkık veya eski değildi. Herşey oldukça normal görünüyordu. Burada ne yapacaktım ki ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL
Teen FictionKapıdan çıktığımız an elimi elinden sinirle çektim. Başımı ondan tarafa çevirdiğimde öfkeli gözlerim onun koyu gözlerine çarpmıştı. "Amacın ne Yiğit?" Sert nefeslerim arasından konuşurken o benim aksime oldukça durağandı ve bu beni daha da sinirlen...