26.BölümKendimi apar topar lavaboya attığımda ardımdan kapıyı kilitledim. Yüzüme düşen saçlarımı geriye atıp derin nefesler almaya çalıştım. Yiğit çok cesurdu. Benim aksime oldukça cesurdu. Ona karşı olan tüm hislerimi sanki yokmuşcasına davranıyordum. Kendimi kandırıyordum. Ama Yiğit'le ben nasıl olabilirdik ki? Birine aşık olmak böyle bir duygu muydu? İmkansız gibi gelen, onsuz yaşayamayacakmış gibi olan bir duygu. Ben ona bağlanmamak için çabalarken o tam tersi bana bağlanmak için çabalıyordu sanki. Ben ondan uzak durmaya çalışırken o aksine daha da yakınına alıyordu beni. Çıkmaza sürüklemişti ve o çıkmazıda şimdi bir uçurum yapmıştı. Sonu kötü biterse ikimizde o uçurumdan aşağı atlamış olacaktık. Hem de bunu bile bile.
Ardımdaki kapı tıklatıldığında yüzümdeki suyu hızla kuruladım. Kapıya yönelip kilidi açtığımda kumral bir kız bana tuhaf tuhaf bakınmaya başladı. O içeri geçerken elimdeki peçeteyi çöpe attım.
"Kusura bakmayın bir husus vardı o yüzden kitleyiverdim." Diyerek saçma sapan bir açıklama yaptığımda beni kısaca süzdü.
"Sorun değil. Sizi görmedim daha önce. Hangi departman?"
"Yiğit bey'in asistanıyım." Diyerek kısaca açıklama yaptığımda şaşkınlıkla bana baktı. Bu sefer daha dikkatlice süzdüğünde dudaklarını büktü.
"Şaşırdım doğrusu. Kendisinin daha önce asistanı yoktu. Melis bu arada ben." Dediğinde gülümsedim.
"Mihri ben de memnun oldum." O da bana hafif bir gülümseme yolladığında tekrar çıkmak için yöneldim.
"İyi günler gideyim ben." Dediğimde kafa salladı. Hızla lavabodan çıkıp Yiğit'in bahsettiği asistan odasına girdim. Çantamı masanın üzerine bıraktıktan sonra odaya göz gezdirdim. Önceki geldiğimde böyle değildi. Biraz daha düzene girmiş sadece bir asistan odası olmuştu. Masanın üzerindeki telefon çaldığında telefona uzandım.
"Odada mısın diye kontrol etmek için aradım." Yiğit'in alışkın olduğum o kendine has ses tonunu işittiğimde kalbim sanki daha önce atmıyormuş da şimdi atmaya başlamış gibi çarpmaya başladı.
"Odadayım. Var mı bir arzun?" Dediğimde bir süre sessizlikle bekledi. Sesim zorlukla çıkmıştı.
"Var."
"Nedir?"
"Sen." Dediğinde gözlerimi yumdum. Şu saatten sonra Yiğit hiç bir şeyi gizlemeyecekti biliyordum. Net bir insandı. Ve bana da net olacaktı. Ama ben buna nasıl karşılık verecektim hiç bir fikrim yoktu.
"Kapatıyorum Yiğit." Diyerek telefonu adeta bir kurtuluş yoluymuş gibi kapattım. Adam sanki duvarın ardındaki odada değilmiş gibi kapatınca bir rahatlık geldi. Bir kaç saate yakın odadan çıkmazken telefon bugün ikinci kez çaldı.
"Efendim?"
"Yiğit beyin görmesi ve imzalaması gereken dosyalar var onları gelip alır mısın?" Diyen tanımadığım sese karşılık hızlıca cevap verdim.
"Gelirim. Ama tam olarak nereye?"
"Muhasebe departmanına. 12. Kat."
"Tamamdır." Diyerek telefonu kapattım. Ve odadan çıktım. Yiğit'in odasına göz ucuyla baktığımda kapısı kapalı ve olağan dışı hiç hiç birşey yoktu. Asansör tam kapanmak üzereyken yakalayıp kapısının tekrar açılmasıyla içeride sabah tanıştığım Sarp vardı. Göz ucuyla bana baktığında hemen tanımış olmalı ki gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL
Teen FictionKapıdan çıktığımız an elimi elinden sinirle çektim. Başımı ondan tarafa çevirdiğimde öfkeli gözlerim onun koyu gözlerine çarpmıştı. "Amacın ne Yiğit?" Sert nefeslerim arasından konuşurken o benim aksime oldukça durağandı ve bu beni daha da sinirlen...