17.Bölüm

283 11 25
                                    

Medyadaki müzikle okuyun.

Duyduğum şeyle şaşkınlıktan gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Hiç bir şekilde umursuyormuş gibi görünmüyordu. Bir bu eksikti.

Gül üzüntüyle gözlerini kırpıştırarak Poyraz'a bakıyordu. Gözlerim hemen okulun bahçesine kaydı. Neyse ki Emre orda değildi.

Elimi ne kadar Poyraz'ın elinden çekmek istesem de buna izin vermiyordu aksine daha fazla sıkıyordu. Bu saçma ortamdan bir an önce kurtulmamız lazımdı.

"Gidelim artık," diyerek Poyraz'ın gözlerinin içine baktım. Onaylar anlamda başını sallayıp elimi bırakıp arabaya bindi. Bende hemen peşinden arabaya bindim.

Gül hâlâ gitmemişti. Yapışkan şey, diye kendi kendime söylendim. Poyraz beni duymuş olucak ki dudağının kenarı hafif kıvrılmıştı. Ah, kahretsin yanlış anlamıştı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"diyerek çıkıştım.

"İnandırıcı olması için yaptım," diyerek baştan savma konuştu. Herşeyi bu kadar basite alması artık beni gerçekten bıktırmıştı. Umarım kimseye söylemezdi.

Artık okula gidiyordum ve o dolapta giyecek hiçbir şey kalmamıştı üstelik kış geliyordu. Alışverişe gitmem gerekiyordu, ama bunu Poyraz'a söylersem ne tepki verir kestiremiyordum.

Çok geçmeden söylemeye karar vermiştim. "Alışverişe gitmem lazım," diyerek bakışlarımı ona çevirdim. Sadece başını sallamakla yetinmişti. Sert bakışlarının ardından hiç bir duygu okunmuyordu. Bu kadar zor biri olmak zorunda mıydı?

Çok geçmeden bir alışveriş merkezinin önünde durmuştuk. Beraber arabadan inmiştik. Yanıma gelerek bileğimden tutup beraber yürümemizi sağlamıştı.

Bir sürü mağaza geçmiştik ama hiçbirine girmemiştik. En sonunda sıkılırak kolumu çekerk bileğinden kurtardım.

"Sıkıldım. Niye hiç bir mağazaya girmiyoruz?"

"Hiçbirini beğenmedim çünkü."

Sıkıntılı bir nefes vererek önümüzdeki mağazaya girdim. Burda benim tarzımdan çok uzak şeyler vardı. İdare edicektik artık.

Aklıma saçma da olsa bir fikir gelmişti. Belki çok pahalı şeyler alıp parasını bitirir onu batırırsam beni bırakırdı. Her ne kadar saçma da olsa deniycektim.

Girdiğim mağazan çıkarak karşımdaki fazlasıyla pahalı olan mağazaya girdim. Bedenlerine bakarak elime ne geçtiyse almıştım. Çalışanın yardımıyla beraber aldıklarımı kasaya götürdük.

Poyraz yanıma gelerek konuştu. "Bu kadar elbiseye gerçekten ihtiyacın var mıydı?" Konuşmayarak onu başımla onayladım. Cebinden çıkardığı kartla aldığım tüm elbiseleri ödemişti. Korumaları çağırıp alışveriş torbalarını götürmelerini istemişti.

Poyraz'ın kızıp kızmadağını anlamak için yüzüne baktım. Dudakları düz bir çizgi halini almış, gözleri yine sert ve ürkütücüydü. Ama bu her zaman ki haliydi, kızmamıştı anlaşılan.

Korumalar torbaları götürdükten sonra bana döndü. "Şimdi napıyoruz? Satın almak istediğin bir ayakkabı yada çanta mağazası falan var mı?" Alaylı çıkan sesi karşısında utanmıştım.

Ah! Kesin yanaklarım kızarmıştı. Anlamaması için yüzümü başka yöne çevirdim. Onu bir kaç parça elbiseyle yıkamayacağımı anlamıştım. O mağazada yeterince ayakkabı ve çanta almıştım zaten. Sessizce başımı hayır anlamında salladım.

"Gidelim artık," diyerek önden yürümeye başladım. İki adımda yanıma ulaşıp yine bileğinden tutmuştu. Dışardan bakılınca el ele tutuşmuş iki sevgili gibi görünüyorduk. Bileğimi ne kadar çekmek istesemde izin vermiyordu. Çaresizce çekiştirmeyi bırakıp ona ayak uydurarak yürüdüm.

TUTSAK/DüzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin