Medyadaki müzikle okuyun lütfen.
O günün üstünden 2 gün geçmişti. Poyraz eve gelmemişti. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Fikir üretmekte istemiyordum, ama artık evime dönmem gerekiyordu. Üzerime şal alarak bahçeye çıktım. Telefonumu elime alarak uzun zamandır girmediğim sosyal medya hesaplarıma girdim.
İşim bitince telefonumu bir kenara bırakarak arkama yaslanıp yıldızları izledim.
Az sonra içerden gelen sesle bakışlarım oraya yöneldi. Gördüklerimin gerçeklik payını sorguluyordum şu an. Poyraz bir elinde pasta ve bir elinde papatya buketi ile yanıma geliyordu.
Bir kaç adımda buraya ulaşıp yanıma oturdu. Pastayı bana doğru uzatarak üstündeki mumları üflememi işaret etti. Gözlerimi kapatarak burdan kurtulamayı diledim. Gözlerimi açıp mumları üfledim.
Pastayı önümüzdeki sehpaya bırakarak çiçeği bana uzattı. Çiçeği elinden alarak uzunca kokladım. İkimizde konuşmuyorduk.
"Bugün..." dedi burukça. Her zaman ki sert ses tonu fazlasıyla buruk çıkıyordu. "Bugün sen doğdun ve ben burda olmamalıydım. Sen burda olmamalıydın." Son sözleri fazlasıyla kısık çıkmıştı ağzından.
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Öylece durmuş birbirimize bakıyorduk. Sessizliği bozan o oldu. "Birşey söylemeyecek misin?"
"Teşekkür ederim," demiştim sadece. İçimden başka bir şey söylemek gelmemişti. Başını tek birkez eğerek yanımdan kalkmıştı ki bileğinden tutarak gitmesine izin vermedim.
"Konuşmamız gereken şeyler var. Otur lütfen." İtiraz etmeden yanıma oturmuştu. Elimdeki buketi yanıma koyarak konuşmaya başladım.
"Bu işi kimin yaptığını öğrendikten sonra beni bırakacağını söylemiştin. Bırak beni artık. Evime gitmek istiyorum. Eminim ki sende benden kurtulmak istiyorsundur. Nefret ettiğini birini neden hâlâ yanında tutuyorsun?"
Derin bir nefes alıp bir ayağını diğer ayağının altına koyarak bana döndü.
"Senden nefret etmiyorum. Emin ol etsem bir dakika bile yanımda duramazdın. Bırakma konusuna da gelirsek. Seni bırakamam. Gitmeni istemiyorum."
Sözlerini duyduktan sonra resmen başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Bir hışımla ayağa kalkıp karşısına geçtim.
"Ne demek bırakamam. Biz böyle anlaşmamıştık. Gitmek isteyen birini yanında zorla tutamazsın. Gitmek istiyorum. Anlıyor musun beni? Git-mek is-ti-yo-rum."
"Bende gitmeni istemiyorum. Benim sözüm geçerli olduğuna göre burda kalmaya devam edeceksin."
"Burda kalmam için bana geçerli bir sebep sun desem sunucak tek bir sebebin bile olmaz." Hırsla elimi saçlarımın arasından geçirerek konuşmasını beklemeden yukarı çıktım.
Sinirden kafayı yemek üzereydim. Elimi yüzümü yıkayarak sakinleşmeyi umdum. Sinirim geçmiyordu. Yatağa uzanarak tavanı seyretmeye başladım. Biraz olsun sakinleşmiştim.
Etrafta hissettiğim hareketlilikle gözlerim açılmıştı. Poyraz camın yanındaki koltukta oturmuş beni seyrediyordu. Gözlerimle ağır ağır onu sözdüm. Altında sadece siyah eşofmanı vardı, üzerine birşey giymemişti. Gözlerim karın kaslarına kaymıştı. Daha önce de görmüştüm ama bu kadar dikkatli incelememiştim.
Yaptığım şeyin farkına varıp gözlerimi ondan çekerek ayağa kalktım. Bugün Sude ile buluşup birşeyler yapmak istiyordum. Yoksa iyi şeyler olmayacaktı.
Onu umursamadan banyoya girerek işlerimi halledip çıktım. Dolaptan siyah bir büstiyer ve siyah bir mini etek alarak dolabı kapattım. Gözlerimi Poyraz'a çevirdiğimde beni izlediğini farkettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/245556608-288-k686644.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK/Düzenleniyor
RomansaHayatın sıradan gittiğini düşünürken hiç beklemediğiniz bi anda karşınıza çıkan kişiyle hayatınızın tepetaklak olduğunu görürsünüz. Bazı insanların işine karışmak hiç de iyi bişi değildir hele ki karıştığınız kişi gizli bi mafyaysa. Geçmişin sırla...