8.Bölüm

569 25 83
                                    

Etrafa bakmak için kafamı kaldırınca gördüğüm kişiyle olduğum yerde kalmıştım.

Karşımda sandalyede bağlı yarı baygın bi şekilde Emre vardı. Hemen koşarak onun yanına gittim. Önünde diz çöküp yüzünü ellerim arasına aldım.

"Emre, Emre iyi misin?" Gözlerini aralayıp bana baktı. Ağzı yüzü dağılmıştı.

"İyiyim Ada. Sen iyi misin bu it sana bişi yapmadı dimi." Hızlıca başımı iki yana salladım.

Poyraz içerdeki adamlara bağırıp, "bağlayın lan şu kızı da." Adamlar yanıma gelip kollarımdan tutup beni kaldırdılar. Emre'nin yanındaki sandalyeye oturtup beni bağlamaya çalıştılar.

"Bırakın lan beni bırakın." Ellerinden kurtulmak için çırpınıyordum ama nafile. Biri gelip kollarımdan tutmuştu, diğeri de ayaklarımı bağlıyordu. İşleri bitince Poyraz onları göndermişti. Sandalyesini getirip tam karşımıza oturdu.

"Ne istiyorsun lan bizden ne!"

"O sesini kıs." Gözlerimi içine öyle bir öfke ve nefretle bakıyordu ki ona en fazla ne yapmış olabilirdim ki.

"Kısmıyorum lan kısmıyorum." Hızla yerinden kalkıp sandalyeyi yere fırlattı. Eski sandalye paramparça olmuştu. Arkama geçip saçlarımı tutup sertçe aşağı doğru çekti.

Benden bağımsız gözümden bi damla yaş akıp saçlarıma karıştı.

Emre, "bırak lan kızı adi şerefsiz gücün ona mı yetiyor."

Saçlarımı bırakıp yine karşımıza geçti.

"Adacım ama böyle olmaz ki sevgilinin susması lazım." Alayla söylediği cümle karşısında şaşkınlığımı gizleyememiştim. Emre'nin hali gerçekten içler acısıydı çok fena dövmüşlerdi. Konuşacak hâli olmamasına rağmen beni savunmaya çalışıyordu.

"Emre benim sevgilim değil. Onun ne suçu vardı. Onu neden dövdürdün? Hoş benim de bi suçum olmamasına rağmen kaçırdın.

Ellerini saçlarının arasından geçirip. Histerikçe bi kahkaha attı. Ardında yanıma gelip tokat attı. Yüzüm sağa doğru düştü. Yanağım sızlıyordu ama acı her zaman olduğu gibi şimdide hoşuma gitmişti.

"Sen kimsin de ona tokat atarsın lan şerefsiz. Seni elime bi geçirirsem doğduğuna pişman edicem oruspu çocuğu.

Emre'nin sözleri karşısında sinirlenmişti. Fazlasıyla hak etmişti. Sakin adımlarla Emre'nin arkasına geçti. Aniden Emre'nin parmaklarını tutup kırmasıyla çığlık attım.

"Bu yaptıklarım size verdiğim en hafif ceza bile değil. İntikam Ada intikamın ne olduğunu bilir misin? Gerçi babandan öğrenmiş olman lazım."

"Ne intikamı lan ne saçmalıyorsun sen. Hem bunun babamla ne alakası var?"
Yine o sert bakan mavilerini gözlerime dikmiş bakıyordu.

"Aslında bunu sana şimdi söylemeyecektim. Madem çok ısrar ediyorsun söylim."

Emre hem bizi dinliyordu hemde yanımda acı içinde kıvranıyordu. Yanımda bu şekilde olması canımı çok yakıyordu.

"Baban" dedi.

"Bunun onunla ne alakası var?" Bunun babamla ne alakası olduğunu ve neden bu kadar sinirlendiğini asla anlamamıştım. Babamın bunun gibi biriyle ne işi olurdu ki.

"Sen şimdi burda olma sebebini bana yaptığın saçma şeyler sanıyorsundur. Böyle küçük işlere ayıracak vaktim yok. Gelelim babana, zamanı geldiğinde herşeyi öğreneceksin ama şimdi değil. Sadece yanımda onun yüzünden durduğunu bilmen yeterli."

TUTSAK/DüzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin