Okul ve dershane arasında sıkışıp kaldığımdan bölüm fazlaca gecikti bu yüzden özür dilerim.
Medya için @ezgiogl ye kocaman teşekkürler. İyi okumalar! :*
Üç gün.
Ateş'le, Sude'yi nasıl öğrendiği ve tüm bunları neden yaptığı konusunda tartışmamızın üzerinden üç gün beş saat yirmi yedi dakika geçmişti. Bu kadar ayrıntılı şekilde saymamın sebebi kesinlikle şuan yapacak hiçbir şeyimin olmayışıydı. Sabahın yedisinde ne yapabileceğimi bilmememe rağmen kendimi yataktan kalkmaya zorladım. Kafamı dağıtmak için bir şeyler yapmalı, başka şeylerle uğraşmalıydım. Elimi yüzümü yıkayıp dolabın karşısına geçtiğimde kenarda kalmış koşu için aldığım kıyafetler dikkatimi çekti. Üstündekileri umursamadan çekiştirerek aldıktan sonra vakit kaybetmeden giydim ve aynada kendime baktıktan sonra evden çıktım.
Parkın içinde yeteri kadar tur attığımı düşündüğümde ellerimi dizlerime koyup yolun kenarında durdum. Nefesimin biraz düzene girmesi gerekiyordu, bu kadar çok koşmaya alışkın değildim. Soğuk havaya rağmen damarlarımda dolaşan sıcak kanın varlığını hissedebiliyordum. Terim soğudunda her yerimin müthiş bir acıya ev sahipliği yapacağından emindim, bu yüzden harekete geçmeye karar verdim. Henüz birkaç adım atmıştım ki narin ama kuvvetli bir el bileğime dolandı. Kaşlarımı çatıp bileğimi morartmaya çalışıyormuş gibi tutan kişiye bakmak için arkamı döndüm. Can'ın annesini gördüğümde çatık kaşlarım şaşkınlığın etkisiyle havaya kalkmıştı. Yanında tanımadığım kızıl saçlı biri daha vardı. Onu umursamadan Sema Teyze'ye kolumu bırakmasını söyledim. Beni duymamış gibi etrafa baktıktan sonra garip bir kahkaha attı.
"Mutlu musun? Söylesene oğlumun katili olduğun için mutlu musun?! Senin o ölüp bittiğin çocuk aşkının oğlumun başına ne getirdiğini görüyor musun? Sen de duyuyor musun benim gibi her gece çığlıklarını? Yanındaymış da seninle konuşamıyormuş gibi hissediyor musun? Söylesene lanet olası, her sabah fısıldıyor mu kulağına seni seviyorum diye?! Hah, neden desin ki onu öldüren birine böyle bir şey! Sana verdiğim bütün eşyaları istiyorum ve unutmadan... Bir daha oğlumun mezarına dahi yaklaşma!"
Yanında duran kadın karışması gerektiğine karar vermiş olacak ki bileğimi ondan kurtarıp gitmem için başıyla işaret verdi. Ayaklarıma söz geçirmek zor olsa da birkaç saniye sonra bileğimi ovalayarak onların aksine yürümeye başladım. Tüm bunların benim yüzümden olduğunu bilmeme ve defalarca kendime söylemiş olmama rağmen birinin -özellikle tek varlığı Can olan birinin- gerçekleri bir kez daha yüzüme vurması beni hazırlıksız yakalamıştı. Yüzümün ortasına koca bir yumruk yemiş gibi hissediyordum. Tek isteğim sıcak bir duştu. Bir an önce eve varabilmek için adımlarımı hızlandırdım. Soğuk hava terli vücudumu buz tutma moduna sokarken yeniden koşmaya başladım.
Bahçeyi geçip kapıya vardığımda buz tutmuş parmaklarımla anahtarımı bulup kapıyı açtım. Annem esneyerek odadan çıktığında çıkardığım sese içimden küfrettim. Duş almam gerektiğini söylediğimde o da kahvaltıyı hazırlayacağını söyledi. Odama girip iç çamaşırlarımı ve havlumu aldıktan sonra vakit kaybetmeden kendimi banyoya attım ve suyu ayarlayıp üzerimdeki çıkardım. Soğuk zemine adımımı attığımda titresem de sıcak suyun etkisiyle hemen ısınmaya başladım.
Annemin kahvaltıyı hazırladığını belli eden sesini duyduğumda birkaç kitabımı daha yerleştirip bavulun fermuarını çektim. Tunç dağ evine dönüp Gözde'yi yalnız bırakmamam için her bulduğu fırsatta benimle konuşuyordu. Ona oradan ulaşımın zor olduğuyla ilgili bir şeyler söylediğimde her şeyi aynen Gözde'ye iletmişti. Bunlar yalnız kalmak için birer bahaneydi sadece ama Gözde ciddiye alıp sahile yakın küçük bir ev tuttuğunu söylemişti. İlk söylediğinde inanmamış, gülmeye başlamıştım ve evet az önce varlığından şüphe duyduğum eve gidebilmek için bir bavul hazırlamıştım. Bavulu çekerek kapının yanına bıraktıktan sonra mutfağa yöneldim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek (Ara Verildi)
Roman d'amour"Yaralarını tek tek kapatacağım." dedi bir elini yanağıma yerleştirirken. Gözlerindeki huzara bırakırken kendimi belli belirsiz başımı salladım. "Kendi yaralarının üstünü kapatmış olman benimkileri de kapatabileceğin anlamına gelmiyor." Dudakları al...