16- Davetsiz Misafir

140 11 4
                                    

*İtalik yazılmış bölüm biraz +18 gibi, rahatsız olacak varsa okumayabilir. Ve bölüm sonundaki notu okursanız sevinirim.*

İyi okumalar! :*

Yol boyunca bir daha tek kelime dahi etmemiştim. Onun için kendine söylemekten bile çekindiği şeyleri dile getirmenin ne kadar zor olduğunu bunu ilk kez yaptığında fark etmiştim. Belki de bu yüzden hiçbir şey söylememiştim. Eve geldiğimizde hiç vakit kaybetmeden ılık bir duş almış ve kalpli geceliğini üzerime geçirmiştim. Ateş önemli bir telefon konuşması yaptığından balkondaydı. Elindeki sigara dikkatimi çekerken bunu düşünmemeye çalıştım. Sadece canı sıkkın olduğunda bir tane içiyordu ama bu sigaranın onu zehirlemediği anlamına gelmiyordu. Kendimi fazlasıyla yorgun hissettiğimden pikeyi kaldırıp yatağın sol tarafına yattım. Balkon kapısı aniden açıldı ve Ateş öfke saçan gözleriyle odaya girdi. Telefonu koltuğun üstüne fırlatıp kemerini çözmeye başladığında bakışlarımı pencereye çevirdim. Birkaç dakika boş gözlerle dolunayı izledikten sonra yatağın diğer tarafının çöktüğünü hissettim. Ateş'in hiçbir şeye benzetemediğim kokusu etrafımı sararken ona döndüm. Biraz önce burnundan soluyan kişi gitmiş; yerine koyulaşmış ela gözlerini üzerime dikmiş, anlayışlı biri gelmişti. Dudakları minik bir gülümsemeyle kıvrılırken elini yanağıma çıkardı

"Sarıl."

Normalde olsa onu bana emir vermemesiyle ilgili uyarır ve dediğini yapmazdım ama iyi günümde sayılırdım. Kollarımı kaslı vücuduna sararak başımı çıplak göğsüne yasladım. Saat daha sekize geliyordu ve biz uyumak üzereydik öyle mi? Başımı kaldırıp kapanmış gözlerine baktım. "Film izleyelim mi?" Dedim kıpırdamaya çalışarak. Büyük eli hareketlerimi kısıtlıyordu. "Biraz uyuyalım. Huzura ihtiyacım var." Söylediği cümleyle tek omzumu silkip başımı yeniden göğsüne koydum. Birkaç dakika hareketsizce durdum ama bu alışkın olduğum bir şey olmadığından Ateş'i hafifçe dürterek kollarını gevşetmesini  istedim. Dediğimi ikiletmeden yaptığında gerinerek yataktan indim. Masada duran laptobu ve korku filmi olmadığını düşündüğüm bir filmi alarak yatağa geri döndüm. Ateş derin derin nefesler alırken açma düğmesine dokundum. Parlak ışık gözlerimi aldığında bugün için fazlasıyla bilgisayarla meşgul olduğumu düşünerek parlaklığı azalttım. Filmi yerleştirecekken Old Days adlı klasör dikkatimi çekti. Adından içinde neler bulabileceğim hakkında az çok tahminim olmasına rağmen meraklı yanım beni şaşırtabilecek şeylerle karşılaşabileceğimi söylüyordu. Bir kez meraklı Gece'ye uymaktan zarar gelmez diyerek klasörün üzerine tıkladım ve Ateş'i rahatsız etmemeye dikkat ederek iyice arkama yaslandım. Tahmin ettiğim gibi fotoğraflarla doluydu. Rastgele birini açıp dikkatle fotoğrafa bakmaya başladım.

Kumral yeşil gözlü bir kadın, biraz solunda esmer ela gözlü bir adam. Kadının elmacık kemikleri çıkık, saçları tepede sıkıca toplanmış. Dudaklarındaki gülümsemeye rağmen gözlerindeki donukluk fark edilmeyecek gibi değil. Adam kısa kestiği saçları ve uzamaya başlamış sakallarıyla kadının aksine hayat dolu bir ifadeyle kameraya gülümsüyor. Ortalarında biri kız biri erkek iki çocuk. Kız olan en fazla 5 yaşında, babasının elini sıkıca tutmuş. Oğlan daha çok küçük ama minik yaşına ve boyuna rağmen parmak ucuna kalkmış annesinin elini bırakmaya niyeti yok gibi. Fotoğrafı yaklaştırıp daha dikkatli baktığımda gerçek kafama dank etti.

Ateş.

Elindeki dondurmayı tutmaya çalışan minik oğlan Ateş'ti. Anne ve babasına bir kez daha baktıktan sonra hazırda bekleyen gözyaşlarını geri göndermek istercesine gözlerimi kırpıştırdım. Bir sonraki resme geçerken yaptığımın doğru olmadığının farkındaydım. Göz ucuyla Ateş'e bakıp yeniden ekranda beliren resme çevirdim  bakışlarımı. Birkaç sene öncesine ait olduğunu düşündüğüm Cansu'yla birlikte çekilmiş bir fotoğrafı. Birkaç fotoğrafı üstünkörü inceledikten hemen sonra karşıma çıkan şeyle birkaç saniye elimi klavyeden çekmedim. Kırmızı, göğüs dekolteli elbise giymiş bir kız dudaklarını Ateş'in boynuna bastırmış, gözlerini kapatmıştı. Ya Ateş'in fotoğraflarını çektiğinden haberi yoktu ya da bilerek böyle bir poz vermişti. Ellerim titrerken klavyeye bir kez daha dokundum. Daha fazlasını görmek istediğimden emin değildim ama her insan gibi ben de merakıma yenik düşüyordum. Fotoğraf açılmasını beklerken bir video açıldığında ses tüm odayı doldurdu. Aceleyle sesi kapatmaya çalışırken Ateş'in kıpırdandığını gördüm. Birkaç denemeden sonra ses kesildiğinde geç kaldığımı biliyordum. Kolunu yatağa bastırıp doğruldu ve hala açık olan ekrana gözlerini dikti. Aptal gibi sesi kapatmakla uğraşırken laptobu kapatmayı akıl edememiştim. Tek kaşı havaya kalktığında dudağımı dişleyerek kapağı kapattım ve ayağa kalktım. Eli bileğimi sardığında acele etmeden arkamı döndüm. İşte şimdi bitmiştim.

Gerçek (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin