you know you made my eyes burn

8.5K 1.1K 1K
                                    

Bölüm 3: "Aynı yağmurun altında, beraber ıslandık."

"Jisung o-" Hyunjin ve Jeongin'in içecek olarak aldıkları bira kutusunu, kola sanarak kafama diktiğimde yüzümü buruşturmuştum. "..biraydı." diyerek devam etmişti konuşmasına Hyunjin.

On yedimde olmama rağmen, reşit olmama az olmasına rağmen ilk defa bira içmiştim. Ve biliyor musunuz, bugün biraz içebilirdim sanırım. İlk defa bir arkadaş ortamım, arkadaşlarım vardı ve biz... Eğleniyorduk. Hem de çok!

Yüzümü buruşturmayı keserek biradan biraz daha içtim. Sarhoş olmamıştım hiç, ama bugün sarhoş olma gibi bir niyetim de yoktu. Bu yüzden sadece bu kutuyu içip başka içmeyecektim.

"Arkadaşlar! Bu parti burada bitmedi!" diyerek bağırdı Jeongin ve bütün gözlerin, üzerine çevrilmesine sebep oldu. "Denize girelim!" diye devam ettiğinde onun çakırkeyf olduğunu, konuşmasındaki hafif baygın ses tonundan anlamıştım. "Jeongin saçmalama, saat gece yarısı oldu." dedi Changbin.

Ayakta duran Jeongin kaşlarını çatıp arkasında oturan Changbin'e döndü. "Ne o, gece yarısından sonra balkabağına mı dönüşüyorsun?" Ardından gülmeye başlamıştım çünkü çok.. Komikti.

Utangaç halim biraz da olsa gitmiş gibiydi. Hem onlara alışmış sayılırdım hem de az da olsa içtiğim için daha rahatlamış gibiydim. "Denize girmek falan yok Jeong-ah." dedi Hyunjin ve Jeongin'in iki yanağına elini götürüp yanaklarını sıkıştırdı. "Ya ama girmek istiyorum!" diyerek ısrar etmişti Jeongin, küçük bir bebek gibi.

"Tamam yarın gireriz bebeğim, olur mu?" dedi Hyunjin ve sonra Jeongin kafasıyla onu onaylamış, sakinleşmişti. Yani en azından biraz önceki haline göre daha sakindi diyebilirdim.

Getirdikleri hoparlörü Chris'in telefonuna bağlayıp şarkılar açıyorlardı. Birkaç kişi ateşin önünde, sahile dönmüş bir şekilde otururken birkaç kişi ayakta içerek dans ediyorlardı. Sahilde bizden başka kimse olmadığı için çok rahattık anlayacağınız.

Kendimi ilk defa bu kadar mutlu ve özgür hissediyordum. Bunun tanımı yoktu.

Bir kutu birayı içmiş ve ona rağmen çakırkeyf olmuştum. Bir tane daha içsem sarhoş olmam muhtemeldi. Daha önce hiç içmediğim için bu normaldi aslında.

Kafam istemsizce yana doğru düştüğünde gözlerim yarı kapalıydı. Mayışmıştım iyice.

Gözlerimi yavaşça araladığımda omzuna kafamın düştüğü turuncu saçlıyla göz göze geldik. Kafamı kaldırmak için hamle yaptığımda elini kafama koyup bana engel oldu ve kafamı omzuna yasladı. "Sorun değil. Uyu biraz, bu halinle eve gidersen ailen kızabilir." dediğinde onun ne dediğini çok anlamamıştım, sadece "uyu biraz" dediğini anlamış ve kafamı kaldırmadan aşağı yukarı sallamıştım.

Normalde buna deli gibi utanır ve yapamazdım. Ama herkesin de dediği gibi alkol gerçekten sizde bambaşka bir etki yaratıyordu. Normalde isteseniz de yapamayacağınız şeyleri, size yapmanız için imkan tanıyordu bence.

Uyumadım, sadece gözlerim kapalıydı. Onca müzik sesine rağmen yanımdaki, bütün nefes alış veriş seslerini bile duyuyordum.

Birden burnumun üzerine bir su damlası düştüğünde yüzümü buruşturmuştum yine ve istemsizce. "Hassiktir yağmur yağıyor!" diye bağıran muhtemelen Felix'in sesini işittiğimde gözlerimi yavaşça aralayıp kafamı omzundan kaldırdım.

Birkaç damla daha düştü kafama ve daha sonra herkes eşyaları topladı. Ateş, zaten yağmurla sönerdi yavaş yavaş sabaha kadar diye düşünmüş olacaklar ki ateşi söndürmediler. Zaten son dakikalarında ek olarak dal eklememişlerdi körüklemek için. Bu yüzden çabucak sönecekti ateş.

blue jeans 'minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin