than my favourite sweater

7K 997 1.4K
                                    

Bölüm 9: "Biz öpüştük ama yani şey.. sadece yanaktan."

Annem ve Yuna benim küçükken yaptığım rezillikleri anlatarak bütün yemek boyunca bir deve kuşu edasıyla kafamı masaya gömmeme sebebiyet vermişlerdi.

Şimdi ise Minho'nun evine yürüyorduk beraber. Aslında annemlerden kaçmak için biraz erken bile çıkmıştık evden. Daha Yuna yemek yerken.

"Jisung." dedi Minho yolun daha başındayken olduğu yerde durarak. Kaşlarımı çattım ve ben de durdum. "Neden ailenle tanışmam konusunda bu kadar üzgünsün? Sabah da kardeşinle konuşmamam için beni engellemeye çalışmıştın. Onlarla tanışmamı neden istemiyorsun?" dediğinde üzüldüğünü anlamıştım.

Çok yanlış anlamıştı beni. Ben sadece ona karşı rezil olmak istememiştim. Ama onu bile elime yüzüme bulaştırmıştım.

"Minho çok yanlış anladın beni gerçekten.." dedim ve derin bir iç geçirdim. "Sadece, Yuna ve annem yemek boyu da benim rezilliklerimi anlattılar sana ve ben sana karşı rezil olmak istemiyordum." diyerek açıklamaya çalıştığımda kaşlarını çatmıştı.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Aklımdan geçenleri söylemeli miydim bilmiyordum. Büyük bir cesaret ile "Çünkü sen benim için herkes değilsin. Başkasına anlatsalar bu kadar sorun etmezdim ama..." demiş ve duraksamıştım.

"Ama.." dedi Minho devam etmem için. "Ama sen diğerlerinden çok farklısın benim için. Onlar ne düşünür hakkımda diye düşünmüyorum, ama senin için düşünüyorum. 'Acaba Minho bunları duyduktan sonra hakkımda ne düşünür?' diye." dedim ve gözlerimizi birleştirdim.

Söylemiştim.

İçimden geçenleri eksiksiz bir şekilde ona söylemiştim. İşte hissettiğim şey tam olarak buydu. Ne eksik ne fazla. Fark etmiştim ki bahsederken bile herkes ve Minho diyordum. O herkes değildi, olamazdı.

"Ben herkes değilim yani, öyle mi?" dedi yüzündeki anında değişen ifade ile. Yüz ifadesi üzgünken şimdi daha mutlu gözüküyordu. Sanırım doğru bir şey yapmıştım.

"Hm hm öyle.." diyerek mırıldanmıştım. Utanmaya çoktan başlamıştım bile. Resmen ona "Sen ayrısın." demiştim! Aman tanrım bunu demiştim cidden...

Yanaklarım adeta yanmaya başladığında tam ellerimi yanaklarıma koyacaktım ki Minho ani bir hamleyle yanıma eğilerek dudaklarını yanağıma bastırdı ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

Dudaklarını yanağımdan çekmişti ama kafasını hala geri çekmemişti. O sırada kokusunu ilk defa içime çekme fırsatım olmuştu. Kokusu çok hafif ve sadeydi. Tam bir tanımı yoktu ama parfümü ağır değildi, sade bir parfümü vardı.

Ve bu koku sadece parfüm kokusu değildi, kendi kokusuyla karışmış olduğu için bu kadar güzeldi.

Daha sonra yavaşça geri çekildi. Ama benim yanaklarım deli gibi yanıyordu. Az öncekinden bile fazla.

Hatta katlarca fazla.

Sırıttı ve önden önden yürümeye devam etti. Ben ise birkaç saniye arkasından baktıktan sonra peşinden koşarak ona yetiştim ve tekrar yan yana yürümeye başladık. Biraz önce yaşananlar olmamış gibi.

Ellerimi yanaklarıma bastırdığımda gözlerim kocaman açılmıştı. Kesin şu an domatese dönmüştüm...

"Utandın mı yoksa?" demesiyle beraber ellerimi yanaklarımdan çekerek gözlerimi ona çevirmiştim. "Neden utanayım? Hayır utanmadım!" diyerek hızlıca cevap verdiğimde kıkırdamıştı.

Utanmıştım, hem de çok. Ama bunu onun bilmesine hiç gerek yoktu.

Beraber onun evinin önüne kadar yürümüştük. Artık bahçe kapısından içeriye gireceği sırada durdu ve arkasına dönüp bana baktı. "Bana doğru bir adım atmıyorsun, ama geriye doğru da adım atmıyorsun Jisung. Kafamı çok karıştırıyor bu." demesiyle beraber yutkunmuştum.

blue jeans 'minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin