it was like, james dean, for sure

8.2K 1.1K 900
                                    

Bölüm 4: "O zaman yardım edeyim sana ben."

"Bana bak Yuna, ağzına çakarım bir tane ağlarsın sonra!" dediğimde Yuna bana dil çıkarmıştı. "Tanrım ben bu kardeşi hak edecek ne yaptım ya?" dedim ağlıyor gibi bir ses tonuyla. "Yuna, Jisung.. Kavga etmeyin artık!" diyen annemi duyduğumda göz devirmiştim.

Beyaz converse ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra bağcıklarını bağlarken konuştum. "Ben çıkıyorum."

"Jisung yine nereye? Oğlum iki yüzünü göremedik ki." dedi babam kahvaltı masasından yeni yeni kalkarken. "Bırak, çocuk arkadaş ediniyor işte ne güzel." diyerek babama karşı konuştu annem ve elindeki son tabağı da bulaşık makinesine yerleştirdi.

Bugün öğlen, hep beraber denize girmeye karar vermiştik. Kendime dönüp baktığımda, iki gün önceki halimle aramda dağlar kadar fark olduğunu görebiliyordum.

Felix'e daha önce çok arkadaşım olmadığını söylediğimde bana, "Bu yaz, daha önce arkadaşlarınla yapmadığın her şeyi yapacağız sekiz kişi olarak!" demiş ve beni güldürmüştü. Annem ve babama kesinlikle bu yazlığı aldıkları, beni arkadaş edinmem için onların yanına gönderdikleri için minnettardım!

Bu sefer çardakta değil sahilde buluşacaktık ama onları koca sahilde tekrar ikinci kez nasıl bulacağımı düşünürken bahçeye çıkmamla beraber bahçe kapısının önünde bekleyen Minho'yu görmem bir olmuştu.

Kaşlarım çatıldığında elindeki siyah ceketi görmüştüm. Ceketimi vermek için gelmişti sanırım. "Ah... Merhaba Jisung." dediğinde ve elini ensesindeki saçlarına attığında gülümsedim. "Merhaba Minho."

"Ceketini vermek için gelmiştim." dedi ve ceketimi bana uzattı. "Teşekkürler," dedim ve biraz düşündüm. "Ben ceketimi bırakayım, beraber gideriz sahile?" diye ekledim sorgular bir şekilde. Kafasıyla beni onayladığında eve doğru tekrar yöneldim.

"Anne buraya ceketimi bırakıyorum, alırsın buradan." dediğimde annem hemen kapının önünde bitmiş ve bahçe kapısının ardındaki Minho'ya bakmıştı. "Jisung arkadaşını neden çağırmadın, kapıda bekliyor çocuk!" dedi bana kızar gibi.

Kapıya doğru döndü evden çıkmadan. "Gelsene buraya." dedi Minho'ya. Annemin yaptığı şeyin utancıyla dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi derin bir nefes vererek kapatmıştım. "Ben mi geleyim efendim?" dedi Minho hiçbir şeyden haberi olmadığı için.

"Evet evet gel oğlum." Minho'ya bahçe kapısını açtım ve içeriye girdi. Beraber annemin yanına yürürken kulağına eğilip fısıldadım. "Annemi çok takma, üzgünüm."

"Sorun değil."

Annemin yanına geldiğimizde ise annem güler yüzle ona bakıyordu. "Jisung'un arkadaşısın değil mi?" dedi gülerek. İlk defa arkadaşım olduğunu bu kadar belli edemezdi yani!

"Evet efendim, Minho ben." dediğinde bir an önce sahile gitmemiz için içimden dua etmeye başlamıştım. "Ah ne güzel bir adın var, memnun oldum ben de annesiyim Jisung'un."

Annem bu şekilde Minho'yu resmen sorguya çektiğinde ben annemi geçiştirerek Minho'yu sırtından ittirerek dışarıya çıkarmaya başlamıştım. "Ayıp oldu annene çok Jisu-" dediği sırada bahçe kapısını da arkamızdan kapatmıştım. "Ayıp falan olmadı, annem sorguya çekti seni resmen."

Beraber sahile yürümeye başladığımızda kendime hayret ediyordum. Başka insanlarla bu kadar rahat konuşmaya başladığım için. Normalde restoranda su istemeyi bile beceremeyen biriydim.

"Dün güzel uyudun mu? Hasta falan olmadın, değil mi?" dediğinde hafifçe gülümseyip kafamı aşağı yukarı salladım. "Evet, sen?"

"Evet ben de." diye mırıldandı yan yana yürüdüğümüz sırada. Beraber sahile inen merdivenlerden de indik ve çok kalabalık olduğunu gördük. "Dün gece olduğu için çok kişi yoktu, gündüzleri burası tıklım tıklım olur. Onları bulmamız zaman alacak biraz." dediğinde onu kafamla onaylamıştım.

blue jeans 'minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin