Bölüm 23: "Üşüyorsun, hırkamı al."
Okul açılalı iki ay olmuştu. Yine sessiz çocuk olup bir köşede kitap okumaya başlamıştım. Bizimkilerle hala grubumuzdan konuşuyorduk.
Minho ise beni kandırmıştı.
Bana söz vermişti, 'her gün buluşacağız' demişti. Ama yalan söylemiş. Seul'ün öbür ucunda oturduğu için ne ben ona gidebildim ne de o bana gelebildi.
Şu iki ay içinde bir kere bile buluşamamıştık. Doğum günümü bile görüntülü konuşarak kutlamıştık.
İkimiz de son sınıf olduğumuz için derslerimize çalışmaya çalışıyorduk bu yüzden birbirimize gidememiştik bir türlü. İkimizin de okul çıkışı dershanesi vardı.
Evren bizi bir araya getirmemek için her şeyi denemiş gibiydi anlayacağınız.
Haftasonları dershane çıkışı buluşmak için plan yapıyorduk her hafta ama bir türlü başka bir iş çıkıp iptal oluyordu hepsi.
Artık ayrılmamız daha mı iyi olurdu diye düşünmeye başlamıştım. Sonra ise kendimi böylesinin daha kötü olacağına ikna edip vazgeçiyordum bu düşüncelerimden.
Changbin ve Seungmin'in Seul'de olmaması ise ayrı bir sıkıntıydı bizim için. Biz iyi kötü görüşebilirdik ama sekizimiz olamayacaktık bir daha.
En azından bir dahaki yaza kadar.
Yine teneffüslerin biriydi ve ben kitabıma dalmış bir şekilde sıramda oturuyordum.
Bizim sınıftan bir kız koşturarak sınıfa girmişti. "Okula yeni bir son sınıf gelmiş! Bir görseniz nasıl yakışıklı!" dediğinde iç geçirip sayfayı çevirdim.
"Bizim sınıftaymış hem de! İnanamıyorum onunla sevgili olmak istiyorum, çok yakışıklı!" diye devam ettiğinde göz devirmiştim. Tek ilgilendikleri şey dış görünüştü. Ama ben Minho'ya dış görünüşü yüzünden aşık olmamıştım ki.
Kitabımı yarım bir şekilde sıramın üzerine bırakıp tuvalete gittim. Geldiğimde ise sıramın üzerinde bir ayıcıklı jelibon paketi duruyordu. Yakından baktığımda onun sadece ananaslı jelibonlardan oluşan bir paket olduğunu fark ettim.
Aklıma ilk gelen tabii ki Minho'ydu. Ama bunu o koymuş olamazdı. Tam sınıftakilere sormak için cesaretimi toplamaya çalışıyordum ki öğretmenimiz içeriye girmişti.
"Merhaba, bugün aramıza yeni bir nakil öğrenci katılıyor. Duymuşsunuzdur çoktan." dedi öğretmenimiz ve kapıya baktı. "Girebilirsin." dediğinde kafamı oraya çevirmiştim.
Gördüğüm yüz ile ağzım hafifçe aralanırken kalbim deli gibi hızlı atmaya başlamıştı.
"Merhaba, ben Lee Minho. Umarım iyi anlaşırız." dedi ve tam olarak gözlerime baktı. Bu olabilir miydi? Ama hiç mantıklı değildi.
Bana hiç anlatmamıştı bunu ve şu an şaşkınlıktan kendime gelemiyordum.
Minho, kendine gösterilen sıraya oturmaya giderken bana göz kırpmış ve olduğum yere yapışmama sebep olmuştu.
Teneffüs zili, ders bitiminde çaldığında hemen ona döndüm. Artık idrak edebiliyordum ki o buradaydı ve gerçekti. Hayal falan görmüyordum. Peki burada ne işi vardı?
Hava soğuk olmasına rağmen ceketimi almadan hızla ona elimi sallayıp peşimden gelmesini işaret ettim ve çatıya çıktım.
Peşimden geldiğinde, rüzgar saçlarımı dağıtırken ona döndüm.
"Nasıl..." diye sorabildim sadece. Başka bir kelime çıkamamıştı iki dudağım arasından. Bir sürü soru sormak istiyordum aslında ama soramamıştım. Öylece düğümlenmiştim karşısında. Ne diyeceğimi bilememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue jeans 'minsung ✓
Fanfictionjisung, içine kapanık ve asosyal bir çocukken yazın gittiği yazlıkta asla unutamayacağı bir yaz geçirir ve bir sürü yeni arkadaşın yanında ilk defa aşk duygusunu tadar.