Bölüm 13: "Artık benim altı arkadaşım, bir Minho'm vardı."
not: yorum atmayana kafa atıcam artık atın yorum HWKSGWNSANSBNW şaka kafa atmam da yorum atanlara öpücük atarım, hadi bay
Gözlerimi Yuna'nın başımda bağırışlarıyla zorlukla aralamıştım. Hiç halim yoktu ve gözlerimi zar zor aralamayı başarmıştım.
"Gerizekalı on saattir seni kahvaltıya bekliyoruz diyorum sana." dedi ve alnıma fiske atmak için elini alnıma götürdüğünde gözlerini kocaman açmıştı. "Oha senin ateşin var lan." dediğinde hemen elini çekmişti alnımdan.
"Anne! Jisung'un ateşi var!" diye bağırarak odamdan çıkmıştı. Ateşim mi vardı cidden? Elimi pikenin içinden çıkartıp bakmak için alnıma koyduğumda alnım sıcak gelmemiş ama pikeden çıkarttığım kolum üşümüştü bu yüzden geri pikenin içine sokup gözlerimi kapattım.
Odama apar topar giren annemi fark ettiğimde elini alnıma koymuştu. "Çok ateşin var senin Jisung... Dur bir şeyler ye ondan sonra ilaç verelim hemen." dedi ve odamdan çıktı.
Bugün bizimkilerle buluşacaktık ve gidememiştim. Telefonumu elime alıp onlara mesaj yazmak istedim ama başım çok ağrıdığı için telefonumu elime bile alamadım.
Biraz daha gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştıktan yaklaşık bir saat sonra annem elinde yosun çorbası ve ateş düşürücü ilaçlar ile yanıma gelmişti. Oturmama yardım etti ve tepsideki çorbanın birazını bana içirip ilacımı verdi.
Annem tam odamdan çıkacakken ona seslendim. "Anne, Minho merak etmiştir. Telefonumu verir misin?" dedim zorla konuşarak. Biraz daha iyi sayılırdım ama hala çok başım ağrıyordu ve keyfim yoktu.
"Minho aşağıda, sana mesaj atmış ama cevap vermediğinde endişelenip buraya gelmiş çocuk. Yukarıya çıkmasını söyleyeyim mi?" demesiyle şaşırmıştım, beni bu kadar merak edip kapımıza kadar gelmişti...
Kafamı iki yana salladım. "Beni bu halde görmesin. Üzerimde ayıcıklı pijamam var, saçlarım karışık ve yüzüm bembeyaz. Uyudu tekrar de ona." dediğimde gülümsemiş ve bana yaklaşıp yanağıma bir öpücük bırakmıştı.
"Hala çok güzelsin oğlum. O senin arkadaşın, arkadaşından mı çekiniyorsun?" diyen annemle beraber kafamı aşağı yukarı sallamıştım. "Daha iyisin şu an, değil mi? Ateşin düşmezse soğuk duş alırsın."
"İyiyim." dedim ve annem odamdan çıktı.
Nasıl hasta olmuştum bu kadar bilmiyordum cidden. Belki de gece gece denize girdik iki gün önce diyeydi ama o zaman neden dün değilde bugün hasta olmuştum?
Birden odamın kapısı iki kez çalındı. Yuna ve annem kesinlikle kapımı çalmazdı. Babam da aynı şekilde. Yoksa annem Minho'yu mu gönderdi diye düşünürken onun sesini duydum. "Jisung giriyorum."
Ne yapacağım diye düşünürken kapı aralanmıştı. Hızlıca ellerimi yüzüme koyup yüzümü kapatmaya çalıştım ve yatağımda oturur halde dururken dizlerimi kendime çektim. Hasta olduğum ve bütün gün yattığım için yüzüm şişmişti ve bembeyazdı. Beni bu halde görmesini istemiyordum, hem de hiç!
"Neden yüzünü kapatıyorsun?" diye mırıldandı ve içeriye geçip kapıyı ardından kapattı. "Hastayım biraz da ondan yüzüm şey biraz." dediğim sırada yatağın ucunun hafifçe çöktüğünü hissetmiştim. Yatağın ucuna oturmuş olmalıydı.
"Neymiş yüzün biraz?" dediğinde dudaklarımı o görmese de birbirine bastırdım. "Çirkin işte Minho! Bütün gün uyuduğum için yüzüm şişti ve hasta olduğum için bembeyaz oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue jeans 'minsung ✓
Fanfictionjisung, içine kapanık ve asosyal bir çocukken yazın gittiği yazlıkta asla unutamayacağı bir yaz geçirir ve bir sürü yeni arkadaşın yanında ilk defa aşk duygusunu tadar.