Bölüm 17: "Göz yaşlarının her birinden öperim."
Kafamı, yasladığım Minho'nun bacakları üzerindeyken, biraz daha oynattım ve daha rahat bir şekilde yatmaya çalıştım. "Beyaz Geceler mi? Okudun mu?" diye mırıldandı gözleri kitaplığımda gezinirken.
Gözlerimi kırpıştırdığımda kafasını aşağıya indirip gözlerime bakmıştı. Şu an tam olarak o benim yatağımda oturuyordu. Hatta sırtını duvara yaslamış, ayaklarını da aşağıya sallandırmıştı. Ben de boylu boyunca yatakta uzanmış, başımı da bacakları üzerine koymuştum.
Az önceden beri onun bana bakmamasından faydalanıp kusursuz yüz hatlarının hepsini izlemiş, bir bir aklıma kazımış ve ezberlemiştim hepsini. Hiçbirini unutmak istemez gibi.
Eh doğruydu sonuçta, yüzünün hiçbir kısmını unutmak istemiyordum. Benlerinin bile yerlerini ezberlemiş sayılırdım.
''Ah Tanrım ne uzun bir zaman dilimidir insan ömründe bir anlık mutluluk. Sırf bunun için bir ömür yaşamaya değmez mi?*'' dedim ve gülümsedim kafamı bacaklarından kaldırmadan. "Okumuşsun demek." dediğinde dudaklarımı büzüp kafamı aşağı yukarı oynattım hafifçe.
Birden bire kafasını kafama yaklaştırıp dudağıma bir öpücük bırakmış, ve küçücük geri çekilerek gözlerime bakmış, tepkimi ölçmeye çalışmıştı.
"Sen de iyice alıştın durduk yerde öpmeye!" dediğimde omuz silkmişti. "Karşımda sen olunca elimde değil ki!" dedi benim deme şeklimi tekrar eder gibi.
"Ne?" dedim, onun dediklerinin ardından bir anlık şaşkınlıkla ve kafamı dizlerinden kaldırıp ona doğru döndüm yatakta oturur bir pozisyona geldiğimde. Benim oturur hale gelmemden faydalanarak dudaklarıma yaklamış ve bu sefer öpüp çekilmek yerine alt dudağımı dudakları arasına almıştı.
Öpüşüne karşılık vermeye başladığım sırada basbayağı buna, benim de alıştığımı fark etmiştim. Seoul'deki içine kapanık, konuşamayan çocuk gitmişti Minho ile beraber sanki.
Annem bu hallerimi görse benimle gurur duyar demek isterdim ama Minho'yla öpüştüğümüzü görse pek de gurur duyacağını sanmam.
Ellerimi de istemsizce onun boynuna yerleştirdiğim ve arkada birleştirdiğimde o da ellerini belime yerleştirmişti. Gözlerim kapalıyken öpüşmemiz daha da ilerlemiş ve birden kendimi onun kucağında, bacaklarımı iki yana açmış bir şekilde otururken bulmuştum.
Gerçekten şu an ne yaptığımızı bilmiyordum bile, sadece yapıyorduk işte.
İşlerin daha da ilerlemeyeceğinin farkındaydım, sadece şu anın tadını çıkartmak istiyordum ve çıkartıyordum.
Nefes nefeseyken dudaklarımızı ayırdığımızda gözlerimi daha açmamıştım. Göğsüm hızlıca inip kalkarken hala kucağında oturduğumun bilincinde olmadığım için kafamı göğsüne yaslamıştım.
"Seungmin ile ne konuştunuz dün?" dedi birden bire. Bu konunun nereden çıktığını anlamamıştım ve Seungmin ile ne konuştuğumuzu Minho'ya söylemeyecektim.
Seungmin bunu istemiyor olabilirdi sonuçta, ve muhtemelen istemezdi.
"Bunu sana söyleyemem, o Seungmin ve benim aramızda olan bir şey. Sana söyleyecek olsa seninle konuşurdu herhalde." dedim ve kafamı göğsünden çekip kucağından kalktım, kendimi yanına atıp sırtımı onun gibi duvara yasladım.
"Normalde arkadaşımdan seni kıskanacak biri değilim, sadece sizi öyle baş başa sarılırken görünce ve senin onu kolundan çekip durdurduğunu görünce biraz ister istemez kıskandım." dediğinde kafamı iki yana salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue jeans 'minsung ✓
Fanfictionjisung, içine kapanık ve asosyal bir çocukken yazın gittiği yazlıkta asla unutamayacağı bir yaz geçirir ve bir sürü yeni arkadaşın yanında ilk defa aşk duygusunu tadar.