promise you'll remember that you're mine

5.8K 793 1K
                                    

Bölüm 16: "Trip atan minik kedicik çok tatlı..."

Karşımda oldukça komik bir manzara vardı.

Chris hyung, Felix'i omzuna almış; Seungmin'in omzuna aldığı Jeongin'i suya düşürmeye çalışıyorlardı. Diğer bir yanda ise Changbin ve Hyunjin su savaşı yapıp birbirlerine su atıyorlardı.

Ben ve Minho'ya gelirsek, ikimiz de arkadaşlarımıza kenarıdan bakıp gülmekle yetiniyorduk.

En sonunda Jeongin ve Seungmin ikilisi, Felix'i suya düşürdüğünde gülmeye başlamışlardı. İkimizin kenarıda durduğunu gören Seungmin yanımıza ilerlerken Felix düştüğü suyun yüzeyine çıkmış, kapattığı gözlerini ovalıyordu.

"Siz de gelsenize, deve güreşi yapıyoruz."

Minho'yla aynı anda birbirimize baktığımızda Felix bize bakıp arkadan bağırmıştı: "Aşıkları rahat bırakın!"

O sırada bizimkilere aramızda olanları söylemediğimiz aklıma gelmişti. Açıkçası bilerek sakladığımız bir şey değildi, sadece ortam olmamıştı ve zaten halihazırda Minho ile aramızdakiler yeni yeni başlamıştı.

"Aşıklar mı? Tahmin etmeliydim!" demişti Changbin bize bakarak ve o sırada Felix ve Jeongin birbirlerine bakıp gülmüş, ellerini yumruk yaparak birbirlerine çarpıştırıp tokalaşmışlardı.

O ikisinden çok korkuyordum.

Hyunjin şokunu yeni atlatarak, "Oha anlatın her şeyi bize." demişti. Ben de utangaç bir şekilde gülümsemekle yetinmiştim. Bizi rahat bırakmayacakları kesindi!

Ama o sırada dikkatimi çeken bir şey vardı. Herkes şaşkın ve mutluyken, Seungmin'in tepkisi garipti. Bunu beklemediği ortadaydı ama pek sevindiğini düşünmemiştim.

"Tebrikler, çok sevindim." dedi Seungmin sonrasında, gülümsemeye çalışarak. Ama yüzündeki gülümsenin samimi olmadığını anlamam zor olmamıştı.

Jeongin araya girererk "Zaten akşamüstü oldu, hemen evlerde duş alıp hazırlanalım. Saat sekizde ormanın içindeki beyaz kamelyada oyun oynarken şunların ilişkilerini dinleriz." dediğinde Minho kafasını aşağı yukarı sallamıştı.

.

Beraber geçen sefer oturup oyun oynayarak shot attığımız, ormanın içinde kalan beyaz kamelyaya oturmuştuk havanın yeni yeni karardığı dakikalarda.

Herkes yan yana oturmuş Minho ve bana bakıp sırıtıyordu. Pekala, onunla çıkmamız herkesi oldukça fazla şaşırtmışa benziyordu.

"Ne zaman başladı, ilk kim itiraf etti, bir şeyler anlatsanıza!" diye merakla konuşan Hyunjin'le beraber dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırmıştım. "Aslında, aramızdakilerin bir adı yoktu bir süre önceye kadar. O yüzden tam tarih veremem yani." diyerek açıklamış, ve beni büyük bir yükten kurtarmıştı Minho.

"Peki hiç öpüştünüz mü?" diyen Changbin'in ardından aşırı utanmıştım! Yanaklarımın kıpkırmızı olduğundan emindim bile. Minho'ya bakamadım ve kafamı utançla yere eğdim.

"Jisung'un tipine bak, kesin öpüşmüşler." dedi Jeongin ve güldü. Kötü anlamda söylemediğini biliyordum ama utanmıştım işte ne yapabilirdim ki! Direkt olarak "evet öpüştük hem de birkaç kez" mi diyecektim bir de!

Minho boğazını temizledi ve oturduğu yerde hafifçe arkasına yaslandı. "Sevgilim değil mi, öperim?" dedikten sonra kafamı şaşkınlıkla ona çevirmiştim ki çevirmemden faydalanarak dudağıma bir öpücük bırakıp geri çekilmişti.

Olduğum yerde kaskatı kesildiğimde herkes resmen "ooooo"lamıştı! Tanrım şimdi şurada ölüp gidecektim.

Tam o sırada Seungmin sinirle ayağa kalkıp kamelyadan çıktı ve sitedeki binaların bulunduğu kısıma doğru yürümeye başladı.

blue jeans 'minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin