Bölüm 18: "Sadece yaz aşkı olarak kalmamalı."
Hayat sürprizlerle doludur lafı, ilk defa gerçekten bir yere bu kadar iyi uymuştu. Bir haftadır aynı yerdeydim, aynı yerdeydik. Zaman adeta durmuştu, ve hayatın bana yaptığı bu büyük sürpriz, pekte iyi bir sürpriz olmamıştı.
Tamam ölüm döşeğinde değildim ama biraz yatağa bağlı sayılırdım!
Kitabımın sayfasını çevirdikten sonra yeni bölüme geldiğimi fark edip ayracı arasına koydum ve kitabımı kapattım. Bu sıralar modern klasik okumak daha çok ilgimi çekiyordu. Bu yüzden Minho'nun önerdiği Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu okumaya başlamıştım. Ve başlayalı daha bir saat olmuştu, kitap bitmek üzereydi.
Çok klasik bir kitaptı, bunca zaman kitaplığımda öyle duruyordu ve bir türlü okuyamamıştım.
Yattığım yerde kıpırdandığımda yanımdaki kanepede uyuklayan Minho uyanmış ve hemen ayağa kalkıp bana bakmıştı. "İyi misin bebeğim? Yastığını düzelteyim mi? Rahat mısın? Bugün çıkacaktık hastaneden, doktor nerede kaldı?"
Artarda sıraladığı cümlelerden sonra güldüm ve kafamı iki yana salladım. "İyiyim ben!" diye mırıldanıp kollarımı önümde birleştirdim.
Bir haftadır ayağım alçıdaydı ve bu hastane odasında tıkılı kalmıştım. Annem ve babam, tabii bir de biricik kardeşim Yuna her gün geliyor ve beni ziyaret ediyorlardı sanki başıma çok çok kötü bir olay gelmiş gibi.
Onlara çocuk olmadığımı ve ölüm döşeğinde olmadığımı anlattığımda sinirlenmiş ve bugün ziyaretime gelmemişlerdi.
Minho ise bir saniye bile yanımdan ayrılmıyordu. Gerçekten! Tuvalete gittiğim zaman bile kapıda bekliyordu, şaka yapmıyorum ve abartmıyorum, tam olarak böyle.
Benimle bir hafta boyunca bebekmişim gibi ilgilenmişti. Sanırım asıl korkmam gereken kişi annem ve babam değil, şu an bile yanımda olan Minho'ydu.
Elini ensesindeki boyası akmış turuncu saçlarına götürüp ensesini kaşıdı. "Hepsi benim yüzümden, çok ısrar ettim şu yerimize gidelim diye. O dik yerlerden çıkarken incittin ayağını." demesiyle beraber kaşlarımı çatıp dudaklarımı büzmüştüm.
Asla onun suçu değildi, klasik Minho'ydu işte, yine abartıp suçu kendinde aramıştı. Ama her şey benim hatamdı, ben ısrar etmiş ve biraz saçmalamıştım.
"Öyle deme Lino, çıkacağım bugün işte. Ayrıca senin yüzünden olmadı, ben çok ısrar ettim." dedim kendini suçlu hissetmemesi için.
Ama sanırım pek işe yaramamıştı.
Yastığımı, çok kalkmadan hafifçe düzelttim ve bana çikolata uzatan Minho'ya göz devirdim. "Bebek değilim, kendim yiyebilirim sanki hm?" dememle beraber bu sefer o dudaklarını büzmüştü.
"Benim bebeğim değil misin sanki?" dediğinde sırıtmadan edememiştim. "Öyle miyim? Öyleyim değil mi?" dedim ve gülerek şirinlik yapmaya çalıştığım sırada doktor içeriye girmişti.
Yine rezil olduğum bir an...
Hemen ciddileştiğim zaman doktor hafifçe gülümsemiş, ve ellerini doktor önlüklerinin cebine koymuştu. "Ayağındaki kırık iyileşmiş gibi duruyor Han Jisung, şimdi bir hemşire yollayacağım yanına alçıyı çıkartsın, ayağındaki alçı çıktıktan sonra taburcu olabilirsin. Geçmiş olsun." diyen doktor gülümseyip odadan çıktıktan sonra Minho, beni rahatsız etmeyecek bir mesafede yanıma, yatağa oturmuştu.
Elini saçıma koydu ve küçük yaramaz bir çocukmuşum gibi karıştırdı saçlarımı. "Sonunda çıkıyoruz bugün. Bizimkiler senin ziyaretine gelecekti aslında bugün de, nerede kaldı bunlar?" diye kendi kendine söylendiğinde göz devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue jeans 'minsung ✓
Fanfictionjisung, içine kapanık ve asosyal bir çocukken yazın gittiği yazlıkta asla unutamayacağı bir yaz geçirir ve bir sürü yeni arkadaşın yanında ilk defa aşk duygusunu tadar.