i would wait a million years

6.3K 825 739
                                    

Bölüm 15: "Tutulamayacak sözler verme."

Hali hazırda zaten sarılıyor olduğum yastığa biraz daha sıkı sarıldım. Ama bir sebepten ötürü huzursuz olup gözlerimi kırpıştırdım ve yavaşça araladım.

Pekala, sarıldığım şeyin Minho olduğundan hiçbir şekilde haberim yoktu.

"Oha!" dedikten sonra hemen kollarımı ondan ayırmış ve yattığım yere bir bakmıştım. Ben yatağımda yatıyordum peki neden şimdi yerde, Minho'nun yanındaydım? Sanırım gece yere düşmüştüm.

"Günaydın Jisungie.." diyen ve esneyen Minho'yla beraber hemen yanından ayağa kalkmıştım. "Günaydın Minho, üzgünüm gece biraz deli yatarım ve gece de yanına düşmüşüm yataktan sanırım." diyerek ensemdeki saçlarımı kaşıdım.

Gözlerini birkaç kez kırpıştırıp tam olarak uyanmaya çalıştı. "Sorun değil." dediğinde sırtını yere serdiğimiz yer yatağından kaldırıp oturur pozisyona geldi.

"Şey kahvaltı hazırlayalım o zaman?" dediğimde kafasıyla beni onaylayıp ayağa kalktı.

"Banyo ne tarafta acaba?" demesiyle odamın kapısını açıp dışarıya çıktım. O da peşimden geliyordu. "Sizinle aynı, şu tarafta." deyip elimle işaret ettiğimde kafasıyla beni onaylayıp saçlarını karıştırırken banyoya ilerlemeye başlamıştı.

Ben de o sırada üzerimdeki ayıcıklı pijamalara baktım. "Of ya bunlarla gördü beni.." diye söylendim ve dolabımın kapaklarını açtım. "Giyecek hiçbir şey yok, inanamıyorum!"

Gerçi beni daha önce de bu pijamalarımlayken görmüştü. Şu hasta olduğum zaman, yani birkaç gün önce.

O sırada banyonun kapısı aldı ve Minho içeriden çıktı. Kısa bir bakıştıktan sonra kapısı açık olan odamdan çıktım ve Minho'nun önünden geçip merdivenlerden inmeye başladım.

Mutfağa girmemle beraber Minho'da peşimden girmişti. "Yuna ve Ryujin uyanmadı daha galiba." dediğim sırada alttaki dolaptan pilav makinesini ve gyeranmari için tava çıkarmıştım. "Pilav ve gyeranmari yiyelim mi?" dediğimde sırıtıp kafasını aşağı yukarı sallayarak beni onaylanmıştı.

"Dolaptan beş tane yumurta verebilir misin Minho?" dediğimde "Tabii ki veririm, ayıcıklı pijama giyen tatlı Jisung." demiş ve buzdolabından yumurta alıp tezgahın üzerine bırakmaya başladı.

Kaşlarımı çatıp sinirli bir ifadeyle ona döndüm ve bir elimi belime koydum. "Ne varmış benim ayıcıklı pijamamda? Gayet tatlı ve güzel." dediğimde gülümsemiş ve buzdolabını kapatıp bana dönmüş, aramızdaki kısa mesafeyi kapatarak ellerini belime koymuştu.

Ben aramızdaki yakınlıktan ötürü gözlerimi kırpıştırmış ve yutkunmuşken o, yüzündeki aptal sırıtışla bana bakıyordu. "Ben de zaten tatlı Jisung dedim. Çok tatlısın. O yüzden tatlı Jisung. Tatlı Jisung'um."

Jisung'um mu demişti o bana?

Hayır hayır şu anda kalbim çok hızlı attığı için ölmemeliydim! Ama elleri hala daha benim belimdeyken ve gözleri gözlerimdeyken kalbimin hızlanmaması imkansız gibiydi.

"Belin gerçekten inceymiş. Denize girdiğimizde demişti Jeongin. Şimdi daha iyi anladım." demesiyle beraber tekrar yutkunmuştum. Kıpırdayamıyor, tek kelime edemiyordum.

Tanrı şahidim, bu anın sonsuza dek sürebilmesi için her şeyi yapabilirdim.

Gözleri gözlerimden dudaklarıma kaydığında "Minho.." diye mırıldandım. O da "Efendim Jisung?" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

Arkamdan gelen "Mutfak fantezisi mi bu ne?" sesini duymamla beraber hemen Minho'ya sırtımı dönüp kapıdaki sesin sahibine dönmüştüm.

"Yuna.. Siz ne zamandır oradasınız?" dedim tedirgin bir şekilde. "Bel muhabbetinden beri buradayız abi. Resmen ayakta seviştiniz ya! Biraz utanmanız olsun, biz evdeyiz biz!" dediğinde yutkundum.

blue jeans 'minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin