Selam ben de Eraklyon Prensi

807 55 15
                                    

Hoş olduğumu ben de biliyorum ama biri zihnimden bana öyle söyleyince içim bir garip oluyordu. Zihnime girmemesi için bir takım önlemler aldım. "Adın ne?" diye sordum. "Arthur." dedi.  "Ben de Belinda. Memnun oldum." dedim. "Dersin hocasını biliyor musun?" diye sordum. Maksat muhabbet, hoş sohbet. Ehehehee. "Benim ilk senem. Daha pek bilmiyorum buraları." dedi. Hiç sıkıntı yok yeğenim. Beraber keşfederiz. Dert ettiğin şeye bak ya!

"Sen nasıl bütün elementleri kullanabiliyorsun? Su hariç tabi." diye sordu. Ben de bilsem keşke. "Hiç bir fikrim yok. Tek bildiğim yüz yılda bir olan bir anomaliymiş. Benden de daha azı beklenemezdi." dedim. Şakayla karışık söylediğim sözlere sırıtıp kafasını eğdi. Aman Tanrım gamzeleri var. Arkadaşlar ben düştüm. Tamamım ben. 

İçeriye hoca girdi. Yakışıklı bir hocaydı. Hiç yaşını göstermiyordu. Ya da gerçekten gençti. Ya kurt adamsa? Yok yok. Teni solgun. Kesin vampir bu. Sakın bana nasıl anlayamıyorsun demeyin. Çünkü gerçekten belli olmuyor.

"Selam çocuklar. Ben Ross.  Bu sene element tarihi dersini beraber işleyeceğiz. Eminim keyifli vakit geçiririz." dedi gülümseyerek. Kızlardan biri parmak kaldırdı. Hoca söz verdi. "Bay Ross, hangi elementi kontrol edebiliyorsunuz?" diye sordu. Ah benim salak kafam. Element tarihi dersini niye vampir işlesin ki? "Ben psikolojiyi kontrol edebiliyorum. Bir öğretmen için oldukça faydalı." dedi bana bakarak. Arkadaşlar o bir takım önlemler ustalarda işe yaramıyor. Utançtan kafamı eğdim. Ama yani özel hayatın ihlali değil midir bu?

"Sen sıkıntı etme. O kadar detaylı okuyamaz." dedi kafamın içinden bir ses. Psikoloji yeteneğim o kadar iyi değildi. Onunla konuşmaya cesaret edemezdim çünkü yanlışlıkla bütün sınıfa söyleyebilirdim. Fazla güçte zararlı arkadaşlar. Bakın beni hoş bulan çocukla konuşamıyorum. PUF. O yüzden ona dönüp gülümsemekle yetindim. O da gülümsedi. Gamzeleri çok güzel. Yanağını sıkasım geldi. "Dersten sonra sıkabilirsin." dedi kafamdaki ses. O bir takım önlemleri hocayla kafam karışınca düşürmüştüm. Harika. Kafamı eğip saçımın onun taraftaki yüzümü kapatmasını sağladım. Yoksa kızardığımı görecekti. Ben kızarmıyorum ki. Ama kendimi kitap karakteri gibi hissetmek zevk veriyordu. Değişik bir fantezi diyelim. 

*****

Tenefüste herkes arkadaşlarıyla dışarı çıktı. Sınıfta yalnız bir kaç insan ve biz vardık. "Sıkmayacak mısın?" dedi sesli bir şekilde. Ne demeliyim ben bu çocuğa? "Bir şey demek zorunda değilsin." dedi. Ha sen sus gözlerimiz konuşsun diyorsun yani. "Yani ses tellerini kullansan daha iyi olur." dedi. "Ha pardon." dedim. "Sen zihinden konuşamıyor musun?" diye sordu. Egoist gibi görünmek istemiyorum. Hü. "Ya kullanabiliyorum ama etrafta fazla kişi olmaması lazım. Malum fazla güçlüyüm. Ehe." dedim. "Çok mütevazisin." dedi. Biliyorum biliyorum. 

"Sonraki dersin ne?" diye sordu. "Ateş." dedim. Şaşırdı. "Elinde alev çıkarsana." dedi. "Yangın dedektörü falan varsa sıkıntı çıkarmasın." dedim. Aydınlanmış gibi şaşırdı. Cidden çok tatlı. Ve saf. "Hadi bahçeye çıkalım o zaman." dedi. "Tamam." dedim. Oturmaya devam ettim. Kalkmam gerekiyordu demi?  "E hadi kalksana." dedi. Ha doğru. Ben onun kalkmasını bekliyordum ama sıra duvara dayalıydı. Çocuk uçarak mı geçsin? Evet. Uçsun. Banane.

Anında ayaklanıp sınıftan çıktık. Koridorları geçtik. Onun yanında yürümek garip bir histi. Karnımdaki kelebekler kendinize hakim olur musunuz? Çok pırpır ettiniz sanki. 

Bahçede boş bank bulamayıp bi köşede ayakta durduk. "Hadi ateşini göster." dedi heyecanla karşımda dikilirken. Sakin ol sadece bi ateş. Neden bu kadar heyecanlısın? Elimi açıp avcumda ateş oluşturdum. Bloom gibi hissediyorum kendimi. "Ben ejderha ateşi perisi." dedim. Ama içimden. Ya da ben öyle sanıyordum. "Hadi canım. Ben de Eraklyon Prensi." dedi. "iZLEDİN Mİ SEN DE?" dedim heyecanla. Evet anlamında kafasını salladı. VAY CANINA. SENİ KENDİME ALACAĞIM. KAÇIŞIN YOK.

"Ee başka neler izledin?" dedim heyecanla. "Animasyon olarak mı?" diye sordu. 

"Hiç farketmez."    

"Harry Potter."

"Binan ne?"

"Ravenclaw."

"Zekisin yani."

"Eheheheheh. Senin binan ne?"

"Bak Slytherin'im ama Pottermore'da test yaptım. Yani Draco sevdamdan dolayı fangirllük yapmıyorum."

"Sinsisin yani."

"Olur mu hiç öyle şey?" dedim sırıtarak. Ben ve sinsilik. No. Ding dong tarzı tek düze sesler yankılandı okulda. Tenefüs zili olduğuna emin miyiz yahu?

Okula girmeye çalışan kalabalık öğrenci grubuna sesleniyorum. Az insan olun. Sıra olup girsek daha hızlı oluruz. Vampirler hızlıca kaçmıştı zaten. Ulan işte böyle zamanlar kıskanıyorum sizi. Kalabalıkta kaybolmamam için Arthur bileğimden tuttu. Direk elimden de tutabilirdin. Hiç sıkıntı yok benim için. Sonunda okulun içine adım atabildiğimizde şükredip sınıfın yolunu tuttuk. Eli hala bileğimde. ELİ HALA BİLEĞİMDE. "Bileğim ince miymiş?" diye sordum ona bakıp. "Ha pardon." deyip elini çekti hemen. "Çekmene gerek yok ya. Tut tut." deyip kolumu uzattım. Sonra salakça davrandığımı fark edip hemen çektim. 

Sınıfa girince sıramıza baktım. Darwin'in eski sevgilisi orada oturuyordu. Şaka mısın ya? CİDDEN Mİ? Tanrım lütfen şunlara 2 gram akıl ver. Faydasını göreceksin.

*******

Onca sıkışıklığın arasında sizlere vakit ayırıp bölüm yazıyorum. Bir oyu çok görmeyin lütfeeen.


Irklar Akademisi (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin