Bölüm : 8

2K 178 151
                                    

Arkadaşlar uzun bir bölüm yazdım. Oy vermeyi, yorum yapmayı ihmal etmezseniz memnun olurum. İyi okumalar

- 7. bölümün Taehyung versiyonu. -

Efsane Üçlü ♧


"Çıkışta Kai'ye uğrayacağım. Haberin olsun, almaya gelmene gerek yok."

Kısacık bilgilendirmesini yaptıktan sonra araçtan ayrılıp amfiye doğru ilerledi. Taehyung bir süre kalıp içeriye girişini izlemişti. Aceleci görünüyordu. Diğer günlere nazaran daha sıcak olan hava, bu acelesine karşılık saçlarını savurmaktan geri durmamıştı yine de. Bedeni görüş açısından çıktığında daha fazla orada kalmadı, evine geri döndü.

Zaman Taehyung için durmuştu sanki. Ne yaparsa yapsın akmasına neden olamıyordu. Aynı dilimde sıkışmış gibiydi. Bedenini dağınık yataklarına attı. Kabanı hâlâ üstündeydi. Birazcık uyuyabilirse çok iyi olurdu. Uykusu olduğundan değil tabii. Sadece zamanı öldürmeye çalışıyordu. Daegu'da olanların ardından boşluğa düşmüş gibi hissediyordu. Belirmesi gereken bir sonraki adım ortada yoktu. Sadece Soobin'le olanlardan sonra yetimhaneden kaçıp Hyun Woo ile tanıştığını biliyordu. Sadece hayatını mahveden ilk adımı biliyordu. Geri kalanında ne olduğu hâlâ karanlıktaydı.

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Birazcık zorlarsa devamını da getirebileceğini düşünüyordu. Ancak açık perdelerinden sızan güneş ışığı yaratmak istediği karanlığa izin vermeyince, hızlı bir şekilde ayaklanıp perdeleri çekti. Günü henüz doğmuşken karartmaya çalışıyordu. Kabanını üstünden sıyırıp yatak ucuna bıraktı. Sırt üstü uzandığında gözlerini tekrar yumdu.

Her şeyi, zihninin var olan tüm kuvvetiyle başa sardı. Dört bir yanını donatmasını bekledi geçmişindeki hayaletlerin. Ufak bir oğlan çocuğundan, diğerlerinden duyduğuna göre aşkına, kendi canına kıyacak kadar, sahip olduğu genç bir kadına, hiddetini savunmasız bir çocuğun üstüne yükleyen yaşlı ve açgözlü bir adama kadar. Ama kimse gelmedi. Yalnız düne kadar varlığını bile bilmediği bir adamın cesedi icabet etmişti aklının davetine. Yatakta uzanan bedeninin ayakucunda dikiliyordu sanki. Görmek korkusuyla açmadı gözlerini. İri vücudu bir anda küçülmüş gibi hissediyordu. O geceye dair gökyüzünden kaçışan bulutları bile hatırlıyordu. Yere düşen boş kovanların çıkarttığı tiz sesi, adamın önce dizleri üstüne sonra da yüz üstü devrilişini, asfaltı kaplayan kanı. Şu an düşünebildiği tek şey o herifti işte.

Sanki gözlerini açsa tekrar o ana dönecek, onu tekrar yerde, parkelerinin üzerinde cansız bir şekilde uzanırken görecek, kanı eşyalarına bulaşacaktı. Bu his şimdi bile vücudunu titretirken, o yaşta nasıl başa çıktığını düşündü. Belki de çıkamamıştı. Devamını getiremediği için sonrasında neler olduğunu, neler hissettiğini bilmiyordu. Tahminden öteye gidemeyen düşünceleri, soruları vardı sadece. Birilerini öldürdüğü ve birileri tarafından öldürüldüğü, sevgiden yana istediğini alamayıp duygularını şehvetine ve arzularına döküp hissizleştiği, kavga eder gibi yaşadığı, izlerini bedenine değil de ruhuna bırakan hayatını, olduğu kişiyi başkalarından dinlerken körleştiği ve sesini duyuramamaktan dilsizleştiğini fark ettiği vicdanını tahmin edebiliyordu. Ve soruyordu da kendisine; sonra ne oldu? Hyun Woo denilen o adamla nereye gitti, Rosé her şeye nasıl dahil oldu, onunla arasında olan şeyler Ha Neul'le olduğu kadar güçlü ve baş döndürücü müydü? Onu tüm bu hengameden kopartan, yeter,  daha fazla bu bataklığa batmayı istemiyorum dedirten şey ne olmuştu?

Good and Bad² [ V ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin