Bölüm : 16

1.3K 141 139
                                    

Uzun bir bölüm oldu, bol bol yorum bırakmayı umutmayın lütfen, keyifli okumalar ♡

The Weekend-The Hills

13. bölümün devamı...

♧ Tabiatında Var ♧


Kaç gün oldu? Bir yığın saat peş peşe takılıp onu evinden kaç hafta uzak tuttu? Uykusuz geçecek kaçını gece, güneşin doğuşuna kaçıncı şahit oluşu? Beynine bu uyuşukluğu getiren kaçıncı bardak? Yaralayan kaçıncı hatıra, utanç getiren kaçıncı olay? Bildiği ya da bilmediği yönleriyle, bütünüyle, Taehyung'a aslında var olmaması gereken bir ayrıntı, giderilmesi gereken bir pürüz, yeri belli olmayan, nere koyulsa abes duran bir süs eşyası, doğru sözde yanlış kullanılmış bir laf, aynaya baksa dahi aksini göremeyecek kadar varlık gösterememiş biri gibi hissetiren kaçıncı an? Ne işi vardı buralarda, bu adamın peşinde sürüklenmesinin asıl nedeni neydi? Bedeni deri koltukta etten bir yığıntı gibi dururken kapalı gözlerinin arkasından bunları düşünüyordu. Başı arkaya yaslıydı. Kahkülleri uzun süredir bu şekilde durduğundan fazla direnç gösteremeyip iki yana açılmış, alnını ortaya çıkartmıştı. Yanık tenini sergileyen gergin boynu, belirginleşen gırtlak çizgileri ve göze batan adem elmasıyla farkında olmadan iştahını kabarttığı herkese tarifsiz bir göz ziyafeti yaşatıyordu.

Kulakları barın gürültüsünü seçmez oldu. Nasıl ortaya çıktığını anlayamadığı uğultuları onu etrafındakileri -iyice dikkat kesilmediği taktirde- kavrayabilmesini zotlaştırmıştı. Şikâyetçi değildi tabii. Çalan kulak tırmalayan müzik ve çığlık atıp duran insanlar olmadan daha iyiydi. Sol elinin baş parmağı kemerine takılıydı, iki yana rahatça, hiç çekinmeden açtığı uzun bacakları koca lobiyi tek başına sahiplenmesine yetiyordu. Her zaman geldikleri bir yer miydi yoksa ilk kez mi gelmişlerdi dikkat etmemişti. Bulunduğu hiçbir yer, kafasında dönenler kadar ilgisini çekmiyordu. Tavanda asılı olan renkli ışıklar göz kapaklarının altına kadar işleyip gözlerini rahatsız ediyordu, yine de kıpırdamadı. Sol kolu kaşındı ama harakete geçip de bedeninin bu ihtiyacını karşılayarak rahatsızlığına bir son verip, kendisini rahata kavuşturmadı. Çok garip hissediyordu. Eskiden olduğu kişiye dair hiçbir şey bilmediği için bedenine kadar her şeye yabancılık çektiğini zannediyordu. Feci yanılmıştı.

Şu an, birkaç ay öncesine bakarak şüphesiz kendisi hakkında çok daha fazla bilgiye sahipti. Peki neden içindeki kargaşa dinmek yerine daha beter bir hale geliyordu? Neden kendisine yaklaşmak yerine daha da uzaklaşıyor, koşarak kaçmak, hiç bilmediği zamanlara dönmek tereddütüne düşüyordu? Uyandığında olduğu kişiyle eskiden olduğu kişi birbirinden öylesine farklıydı ki hatırladığı anılar ona her seferinde böyle mi yapmışım sahiden, ben mi söylemişim bunu dedirtiyordu. İşin kötü tarafı kontrolü kaybediyor olmasıydı. Ufacık bir şey bile olsa hatırladığı, sanki o anda gerçekleşiyormuş gibi etkileniyor, haraketleri dengesizleşiyordu. Hatırlamaya başladığından beri nasıl biri olmalıyım diyordu içinden. Şu anımı ve geçmişimi harmanlamam mı gerekiyor yoksa eski benliğimi hepten çöpe mi atmalıyım? Onu yok etmeli ve beni getirdiği hal yüzünden ondan nefret mi etmeliyim? Ya da olduğum kişiyi kabul etmeyi öğrenip, yorgun ateşiyle kucaklaşarak yeniden canlandırmalı, tüm acımasızlığımı ve kurnazlığımı üzerime giyinip insanlara kim olduğumu mu hatırlatmalıyım?

Ne yapmalı, nasıl davranmalı? Yakın geçmişinde bile iyi bir adam olmayı başaramamışken her şey bittiğinde, vurulduğu ana kadar hatırladığında nasıl biri olacaktı? Ha Neul hangisini görmeyi isterdi? Şüphesiz kibar davranışları varken oldukça mutlulardı. Eski haline dönerse, ya daha kötü olursa ne yapardı? Ona nasıl sahip olmuştu, kalbini tekrar nasıl kazanırdı bir fikri yok. Ha Neul. Zümrüt... İnsanın göğsünü sıkıştırmakla nefes, güç olmak arasında gidip geliyordu adı. Uykusuzluğun aklını bulandırma, gördüğü her mavi renkte dalıp gitme, sesinin ve kokusunun dört yanını kuşatması için aklının bir köşesinde konaklayan geri dönmek fikrinin her saat onu sıkıştırma nedeni olan Zümrüt. Saklamaya lüzum yok, apaçık hasret çekiyordu. Oysa uyandığından bu yana kendisine aslında bu insanların hiçbirini tanımadığını söylerdi. Aklının derinliklerine bıraksa kendinde, Ha Neul'ü bile tanımadığını söyleyebilme cüretini bulabilirdi. Ama aklıyla açıklayamadığı bir şeyler vardı.

Good and Bad² [ V ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin