Bölüm : 17

1.4K 137 144
                                    

Unknxwn-Me, i'm pain

♧ Mavi ♧

21.05.08

Acı...

Acıyı hissetmenin kaç farklı yolu var? Dirseğimizi bir yere çarptığımızda hissettiğimiz şey mi, yoksa kalbimiz kırıldığında hissettiğimiz şey mi acının ta kendisi oluyor? Peki katlanılması en zor acı hangisi? Bizi maddesel olarak var eden bedene bir zarar gelmesi mi, ya da o maddesel varlığı değerli yapan ruhu parçalara ayırmak, kısıtlamak mı? En basitinden kaybetmek demek mi acı? Bir sevgiliyi, bir anneyi, bir kardeşi... Bu duygunun birbirinden farklı birçok durumda hissediliyor oluşu bir şeyi fark ettiriyordu: Acı kaçınılmaz.

Taehyung acı terimi ile oldukça haşır neşirdi. Hayatı boyunca çeşitli nedenlerden dolayı acı duymuştu. Sebeplerini birer birer dile getirmeyecekti ama söyleyebileceği tek şey bundan sıkılmış olduğuydu. Şaşırtıcı olansa ilk kez hissettiği bir duyguya sahip çıkışı, reddetmeyişi oluyordu. Taehyung duygularını saklar, aslında hissetmediğini tekrar ederek buna kendini bile inandırırdı. Hayır korkmadım, üzülmedim, böyle olmasına şaşırmadım... Ama artık kabul ettiremiyordu. Bu duygu içinde zapdetmeye çalıştıkça büyümüş, en ufak bir fırsatta taşmak, çağlamak için pusuya yatmıştı. Solan bir çiçek görse ayakları dibinde koyverecekti. Öyle ufak bir sebebe bakıyordu.

Bay Kang 'acı verici olacak' dediğinde beklediği günlerce dayak yemek değildi. Aslında bir şeyler öğreniyor olması gerekiyordu ancak Bay Kang'ın eğitim anlayışı çok farklıydı. Şöyle demişti o akşam: "Sana bir şeyleri ben öğretemem, sen kendin öğrenirsin. Yalan dinleyerek yalan söylemeyi ya da insanların yalanlarını yakalamayı, dayak yiyerek dövüşmeyi, yaralandıkça iyileşmeyi, düştükçe kalkmayı, ıskalayarak tutturmayı ve kaybettikçe kazanmayı öğrenirsin. Ben sadece yolu gösteririm o kadar." Sonuç: Bir haftadır düzenli olarak dayak yiyordu. Ve öğrenebildiği tek şey hayalarının sandığından daha hassas olduğuydu.

Dudaklarını birbirine bastırdı ve dişlerini kıracak kadar sıktı. Bu gece de diğerlerinden farklı geçmemiş, o adamı yere sermeyi başaramamıştı. Savsak adımlarla yürüdüğü yolun kıyısında durup ayakları üzerinde yere çöktü. Haraket etmek giderek zorlaşmaya başlamıştı. Arka bacak kasları her eğilmeye veya oturmaya çalıştığında sızlıyor, haraket etmekten çekinmesine neden oluyordu. Sağ gözü günler önce aldığı yumruk darbesinden dolayı hâlâ mordu. Vurduğu gün öyle bir şişmişti ki Taehyung önünü görmekte zorlanmıştı. Ayakları zayıf bedenini taşıyamaz olduğunda sağ elini destek yapmak için yere koydu. Ancak işe yaramamış önce bir bacağının üstüne oturmuş dengesi bozulunca sağ kalçası üzerine düşmüştü. Bedeni arkaya doğru savrulduğunda kollarıyla kendine tekrar destek yapmak zorunda kaldı. Kısa bir an sarhoşmuş gibi hissetti. Dengesini topladığında bacakları acımayacak şekilde yere oturdu ve elleri ile bacaklarını ovuşturmaya başladı. 

Vakit harcıyor olmaktan çekinmedi. Zaten o eve geri dönmeye pek de hevesli değildi. Ufak dediği bir sebebin içinde -acıdan kalan boşlukta- katlanarak büyümesiydi o eve gitmekten vazgeçmeyişi. Her şeyden habersizce gidip, dayak yiyerek geri geldiği o gece Rosé ile karşılaşmışlardı. Yüzündeki ifadeyi gördüğünde onunla dalga geçmişti. Bu Taehyung'u hırslandırmış olsa da her gece dayak yemiş bir vaziyette geri dönüyordu. Ve ilginç bir şekilde Rosé onu beklemeyi huy edinmişti. Şimdi eve gidecek, gördüğü ilk şey bahçede onu bekleyen Rosé olacaktı. Yine yüzündeki ifadeden dayak yediğini anlayacak, kendince komik şeyler söyleyip dalgasına bakacaktı. Onunla konuşmak aslında hoştu ama Rosé dolu dizgin bir kızdı. Söyleyeceklerini kendine yük etmez söyler, insanların alınmasını veya kırılmasını önemsemezdi.

Good and Bad² [ V ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin