Bölüm : 19

2.1K 142 259
                                    

The Weekend-Call out my name

Bölüm rekorumu kırdım, buyrun bol bol okuyun. Bu arada bazı yazım yanlışları olabiliyor, cümleleri çok fazla okuduğum için beynim artık onu o şekilde kabul ettiğinden yanlışları fark edemiyorum bazen. Kusura bakmayın lütfen ~
Neyse keyifli okumalar <3


♧ Madalyon'un İki Yüzü


Sokakları dolaşan rüzgar, bulduğu ilk aralıktan süzülür gibi Taehyung'un önünde duran bedenini aşıp yüzüne ulaştı. Islak yanakları üşümüştü. Perçemleri arkaya uzanırken karşısında dikilen adamı süzdü. Gelişine o kadar hazırlıksızdı ki; ne hissetmesi gerektiğini bilemedi. İçinde ufak bir telaş, karmaşa başladı, günlerce kucağında taşıdığı döküntüleri -toplama fırsatı artık kalmadığından- ayaklarının ucuna dağılmıştı. Gücünü tüketen bu yükten kurtulduğu için rahatlaması gerekirken daha fazla bunalmıştı. Çünkü gözleri; Taehyung'un üzeri kırmızı lekelere süslenmiş tişörtünde takılı kalmıştı. Açıklama yapma, konuşma gereği duymadan içeriye doğru adımladı. Farkında olmadan etrafa saçılan döküntülerini ayaklarının kenarıyla oraya buraya itelemişti.

Aynı anda geriye adımladı Ha Neul, mesafelerini olduğu şekilde korudu. Kapının kulpunu tutan eli hızlı şekilde düşüp bacağına çarpmış, tok bir ses kısa sürede duyulup yok olmuştu. Sızısını duymadı bile. Kapı hâlâ açık dururken Taehyung bir büyük adım daha attı, taşımaktan yorulduğu belli olan siyah çantayı aniden ahşap zemine bıraktı. İçinde ne vardıysa metalik ve boğuk bir ses çıkmasına neden olmuştu. Ha Neul'ün beklenmedik sesten irkilmesini umursamadı. Oysa Ha Neul'ün yaptığı gibi gözlerini de kaçırıyor değildi; yüzündeki her ifadeden haberdar olmasına rağmen umursamamıştı. Diğer elinde taşıdığı mavi ceketi de çantanın üzerine fırlattı. Ha Neul geldiğinden bu yana üzerindekiler ve yere attığı çanta dışında hiçbir yere bakmamıştı. Yüzüne bile...

Daha çok eteklerinde yoğunlaşan kırmızılık gözlerini buğulandırdı. Yaka kısmına doğru fırçayla serpilmiş gibi duran küçük küçük noktalar da mevcuttu tabii. Kendi kanı olmadığını düşündü. Gerçi olsa anlayabilecek misin diye düzeltti içinden bir ses onu. Canı yanmıyor ki. Bilerek elini kestiği ve seni kan tutuyor mu diye sorduğu akşamı anımsadı. Acıya olan duyarsızlığına ilk o zaman birebir şahit olmuştu. Taehyung ısrarla sessiz kalmaya devam ederek ona zaman tanımaya çalışıyordu. Beklenmedik bir anda gelmişti, gerçekliği konusunda şüpheye düşmüş, ya da bu geceye kadar nerelerdeydin sorgusunu ona yapmak için başlayacağı noktaya karar verememiş olabilirdi. İhtimalleri bu yönde olsa da pek yaklaşabildiği söylenemezdi. Çünkü tam da şu an aptal gibi, bu soğukta -özellikle rüzgar hâlâ sırtından vurmaya devam ediyorken- neden ince, kısa kollu şeylerle dolaştığını merak ediyordu. Hasta olmak mıydı niyeti? İnsan bari ceketini giyerdi. Kesik bir iç çekti. Mezardaki adamı dirilttiğimde döneceğim derken bunu mu kast etmişti anlayamadı. Gerçi bu haliyle birini dirilitmiş gibi değil de mezara koymuş gibi görünüyordu. Belki de birilerini.

Taehyung, bekleyişlerinin üzerindeki kan lekelerini görünmez yapmayacağını, bakışlarının oradan ayrılmayacağını anladığında hiç düşünmeden elini ensesine attı ve bir haraketle tişörtü üzerinden sıyırıp aldı. Neden gelmeden önce değiştirmediğini bilmiyordu. Kendisi için sorun teşkil etmediği için unutmuş olabilirdi bile. Elinde de fazla bekletmedi, hemen ceketin yanına; yani içi altın dolu çantanın üzerine fırlattı. Aklından kanlı para yakıştırmasının tam yeri galiba diye geçirirken sol eliyle kapıyı itikledi. Rüzgardan dolayı oldukça büyük bir gürültüyle kapanmıştı. Ha Neul olduğu yerde yeniden irkildi. Her seferde geriye adımlamış, farkına varmadan aralarındaki mesafeyi arttırmıştı. Karın bölgelerinde gezinen utangaç bakışları oyalana oyalana gögüslerine, köprücük kemiklerine kadar tırmandı. Sanki daha esmerdi teni, belki de terli görünüyordu, ya da kirli. Emin olamadı. Kaçamak bakışları nihayet yüzünü ve saçlarını bulduğunda tebessüm etti Taehyung. Başını hafifçe sağa yatırmış Ha Neul'ün bu hamlesini bekliyormuş gibi sevinçle karşılamıştı gözlerini. Bu masum ifade şu an içinde bulundukları duruma fazlasıyla ters düşmüştü. Çocuksuydu, tertemizdi ağzının kıvrımları ve kısılan göz çevreleri. Küçük bir iki adım attı. Hâlâ daha neden ağladığını sormamıştı. Belki de kendisini görmenin verdiği mutlulukla ağladığına inanmak istiyordu.

Good and Bad² [ V ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin