-Bölüm 1-
Acı
Louis'nin hissettiği tek şey buydu.
Çektiği acı ise , kesinlikle çıplak ayaklarına batan cam kırıkları yüzünden değildi. Ya da bileklerini çirkince süsleyen kırmızı çizikler yüzünden. Ve hayır , iki kolunda bulunan iğne izleri yüzünden de değildi.
Onun ruhu acıyordu.
Keşke dedi. Keşke bu sadece fiziksel bir acı olsaydı , o zaman buna bir son verebilirdi.
Fiziksel anlamda da acı çekmediği söylenemezdi , ama ruhunun çektiği acı o kadar yoğundu ki kelimelere bile dökülemezdi.
Çıplak ayaklarıyla cam kırıklarının üzerinden yürüyerek tanıdık olan uçurumun kenarında durdu. Güneş tam olarak gözükmese bile hava aydınlanmaya başlıyordu. Sabah ve sonbahar olmasından kaynaklanan soğuk rüzgar , onun bedenine adeta ok gibi çarpıyordu.
Sahi ne işi vardı burada?
Sabahın erken saatlerinde , güneş bile henüz yerini almamışken , bu soğukta çıplak bir şekilde ne işi vardı?
Çıplaktı. Üzerindeki beyaz keten gömlek ve aynı şekilde beyaz olan keten pantolon onun çıplaklığını gizleyemiyordu.
Onun ruhu çıplaktı.
Ayaklarının kesilmesini önemsemeden ağırlığını ayaklarına daha çok verdi. Bu fiziksel acıyı seviyordu. Çektiği fiziksel acı , onu birkaç saniye de olsa ruhunun acısından kurtarıyordu. Bir süre uçurumdan aşağıya baktı. Sahi şimdi atlasaydı ne olacaktı? Kimin hayatında ne değişecekti?
Onu umursayan kişi , bu halde olmasının sebebi olan kişi mi olacaktı? Louis öldü diye Harry'nin hayatı mı değişecekti? Değişecek kadar ona değer veriyor olsaydı , onu terk eder miydi?
Aniden bir şeylerin farkına varmışcasına , adımları kendisini geriye götürürken dengesini sağlayamadı. Kendisinin oluşturduğu cam yığınının üzerine düştüğünde , kesilen bacaklarının acısı onu yine birkaç saniye uzaklaştırdı.
Gözünden akan bir damla yaşa engel olamadı. Yaşın bile gözünü terk etmesine engel olamadı. Kızdı kendisine. Bu kadar acı çekmesi normal miydi?
Sevilmemiş olması onun suçu muydu? Bu hayatta herkes sevilecek diye bir şey yoktu ki.
Neydi onu bu hale getiren? Onun ruhunu acı içinde kıvrandıran şey?
Temiz hava onun biraz daha kendine gelmesini sağladı. Kendisine geldiğinde ise bundan daha fazla acı çekecekti. Kafası dumanlıyken bile ruhunu bu denli kıvrandıran şey , ayık olduğu an onun canına okuyacaktı.
Kafası yerine geldiği an , her şey zehirli bir ok gibi benliğine ve kalbine saplanacaktı. Gerçeklik onu tüm acısıyla vurarak onun düştüğü yerden kalkmaması için tüm ağırlığını ona adayacaktı. Zaten başka türlüsü kabul edilebilir miydi?
Elleriyle ceplerini yokladı. Parmak uçları yavaşça sarılmış sigarayı buldu. Rahatlamış bir nefes aldı. Onu bulamasaydı burada ölüp giderdi. Cesedini ormandaki hayvanlar yer , kimsenin onun ölümünden haberi olmazdı.
Cebinden kendisinin sarmış olduğu dalı ve yeşil çakmağı çıkardı.
Yeşil. Ne güzeldi yeşil rengi ona göre. Nefret etmeyi diledi. Bunu çok içten istemiş olsa bile yapamadı. Bunun yerine maviden nefret etti. Mavi her gördüğü Yeşili lanetlemeye , her Yeşili söndürmeye ve onun canını almaya devam ediyordu.
Gözlerini oymayı istedi. Sırf mavi diye. Sırf yeşili zehirledi , kendisine karıştırdı diye.
Panik halinde , titreyen elleriyle sigarayı yaktı. Eğer bunu bir süre daha yapmamaya devam etseydi , Harry'nin ondan nefret eden bakışları onu bulacaktı. Duman acı bir şekilde ciğerlerine indiği an , çok uzun bir süre geçmeden onu zehirledi. Bilincinde yüzü görünmeye başlayan , ona nefretle bakan Harry yok oldu.
Titreme gitti. Üşüme hissi tamamen etkisini kaybetti. Bitmiş sigaranın Alevi parmağını yakmaya başladığı sırada huzura gidiyor sayılırdı. Kendisini cam kırıklarının üzerine bıraktı. Bedeninin camlara sert çarpışı , ince gömleğin yırtılmasına ve birkaç büyük , oldukça fazla küçük parçanın sırtını parçalamasına sebep oldu.
"Kendine bu kadar acı çektirdiğin yetmedi mi?"
Louis gülümseyerek zorla da olsa gözlerini araladı. Başını zorla da olsa yanına çevirdiğinde , yanında bacaklarını kendine çekmiş , kollarını da bacaklarına dolayarak oturan ve ona bakmak yerine uçurumu izleyen sevgilisini gördü.
"Bana acıyı çektiren sensin."
Harry kafasını salladı.
"Kurtarılmaya ihtiyacın var."
Louis, gözlerinden akan yaşları tutma gereği duymadı. Sıcak sıvı , yanaklarından boynuna doğru ulaşıyor ve geçtiği yeri yakıyordu. Konuşma yetisini kaybetmiş gibiydi. Ama Harry haklıydı. Onun kurtarılmaya ihtiyacı vardı.
"O zaman beni neden kurtarmıyorsun?"
Harry'den herhangi bir cevap duyulmadı. Bir cevap gelecekmiş gibi de durmuyordu. Louis, gözyaşlarının yüzünü eritmesine izin verdi. Harry asla onu kurtarmayacaktı.
Ağlamaları hıçkırıklara dönüştü. Vücudunu Harry'e doğru tamamen döndürdü. Bacaklarını iyice kendine çekerek küçük bedenini iyice küçülttü.
"Kurtar beni Harry. Tek başıma ölmek istemiyorum."
Bilinci kayarken son kez fısıldadı.
"Kurtar beni."
⚓️
Selam?
Drama yazarsam kralını yazarım demiştim.
Mendillerinizi alın ve okumaya başlayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sign Of The Times // Larry Stylinson
Fanfiction"Ağlamayı kes, bunlar zamanın izleri." Ya da Harry bipolar kocasını terk eder. !mpreg Bu hikaye tamamen @narcilynt91 e ithaf edilmiştir.