Bölüm On İki

545 55 234
                                    

Bu bölümü çok bekleyen vardı. Hepsine ithaf olsun muah.

Buraya bir peçete standı bırakıyorum. Ama bu sefer gözleriniz için değil ;))

"Gidemezsin. Bunu bize yapamazsın. Duydun mu beni?"

Harry, tüm gücüyle bağırarak Louis'yi gitmemesi konusunda uyarıyordu.

"Bağırma. İçeride kızımız uyuyor, sesini alçalt."

Harry Louis'yi dinleyebilecekmiş gibi durmuyordu. Yerde duran valizlere sertçe tekmesini indirerek valizin düşmesine, içindeki kıyafetlerin yere saçılmasına sebep oldu.

"Gitmeyeceksin." Harry, hâlâ bağırmaya devam ediyordu. Bundan birkaç ay önce boşanmayı kendisi isterken şimdi ne değişmişti?

"Kendine gel. Bu sen değilsin, Harry kendine gel."

Louis hiçbir şey olmamışçasına yerdeki valize doğru adımladı. Valizi tutamadan Harry ona engel olarak Louis'yi kollarından tuttuğu gibi karşı duvara yasladı. İşaret parmağını onun göğsüne tutarak tekrar bağırdı.

"Sikeyim, Louis. Gitmeyeceksin diyorum. Gidemezsin."

Harry hâlâ bağırmaya devam ederken, giysi odasının kapısındaki kızları ağlayarak onları izliyordu. Babalarının kavga ettiğine daha önce hiç şahit olmamıştı. Louis, kapıdaki kızını görür görmez Harry'yi iterek kızının yanına adımladı. Onu sıkıca kendisine bastırırken, saçlarını okşayıp öpücükler bıraktı. Bu hareket hep küçük kızını sakinleştirirdi.

"Bebeğim, hadi gidip seninle hazırlanalım. Zayn seni lunaparka götürecek. Niall ve Liam amcan da orada olacaklar."

Louis hızla kafasını iki yana sallarken, Harry kızlarıyla birlikte onun odasına gitmişti bile. Gerçi, Harry'nin davranışları böyle sürecekse büyük bir kavga çıkacak gibi duruyordu. Eğer gerçekten kavga edeceklerse, kızlarının evde olmaması gerekirdi.

Louis ilerleyerek bavulundaki dağılmış eşyalarını tekrar bavuluna yerleştirdi. Gitmesi için kıyafetleri ve kimliği yeterli olacaktı.

Orada bavulun başında ne kadar oyalanarak önemli kıyafetlerini aldığını bilmiyordu. Ancak bavulunu tam kapatmıştı ki, Harry'nin sesiyle kapıya döndü.

"Sana gitmeyeceksin dedim."

Harry onun bakışlarındaki kararsızlığı görebiliyordu. Louis'nin gitmek istemediğini biliyordu.

Louis'nin elini bavuldan kurtararak onun küçük ellerini kendi avuçları arasına hapsetti. Louis'nin kendisine karşı koyamayacağını bildiği için onu ellerinden çekiştirerek yerdeki beyaz peluş halıya oturttu.

"Harry...Yapma izin ver gideyim."

Harry ağzından küçük bir kıkırtının kaçmasına izin verdi. Gözlerini onun gözlerine dikerek kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.

Harry'nin bu bakışları Louis'yi korkutuyordu. Bu bakışları tanıyordu. Harry ne zaman Louis'ye bir şey yaptırmak istese bu bakışları kullanırdı. Bu yüzden Louis, gözlerini onun gözlerinden çekerek oturduğu yerden birkaç adım geriye gitmeyi başardı.

"Benden kaçacak mısın, bebeğim?"

Louis, Harry'nin sesiyle biraz daha geriye gitti. Şimdi kafasını kaldırıp onun gözlerine baksa, ona olan tüm gardını indirerek istediğini almasına izin verecekti.

"Bunu senin için yapıyorum. Kızımız için yapıyorum."

Harry, Louis'nin kendini duvar kenarına kadar kaçırmasına müsade etti. Ancak Louis'nin sırtı duvara çarptığı zaman, dizlerinin üzerinde emekleyerek aralarında hiç mesafe kalmayana kadar onun yanına gitti.

Sign Of The Times // Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin