Bölüm Altı

471 65 72
                                    

"Onun seninle kalmasını doğru bulmuyorum. O gün yaşananları çabuk unutmuş gibisin."

Harry, bu durumu kabullenmek istemese bile biliyordu ki Zayn haklıydı. Louis, kendisinin varlığını bir türlü kabullenemiyor gibiydi. O gün bir sinir krizi geçirmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Louis artık daha çok konuşuyordu ama yine de iyi olduğu söylenemezdi. Kocasını uyuşturucu sayesinde görmeye o kadar alışmıştı ki, şimdi gerçekten karşısında olmasını zihninin bir oyunu olarak görüyordu.

Zayn, Harry'nin bu halini gördükçe üzülüyordu. İki yakın arkadaşı için de elinden bir şey gelmiyordu. Sandalyesini biraz daha arkadaşına yaklaştırarak elini arkadaşının omuzuna sardı. Harry, titrekçe bir nefes alarak Zayn'in elindeki sigaraya uzandı. Zayn'in şaşkın bakışları arasında sigarayı dudaklarına götürerek derin bir nefes çekti.

"Sigara içtiğini bilmiyordum."

Zayn, kendisine yeni bir sigara yakarken mırıldandı. Harry dalgın bir şekilde omuz silkti. Zayn, cebinde titreyen telefonunu çıkararak gelen aramayı yanıtladı. Harry'nin bakışları eşliğinde bir konuşma gerçekleştirdi. Sigarasını yere atarak söndürdü ve ayaklandı.

"Arayan Liam'dı. Doktor yarın çıkabileceğimizi söylemiş."

Harry, hızla ayaklandı. Zayn ile birlikte hastaneye girerek bir haftadır aşina oldukları hastane odasına çıktılar. Odaya girdiklerinde gördükleri manzara ikisini de gülümsetti. Liam, Louis'ye yemeğini yedirmeye çalışıyordu. Louis de sızlansa bile yemeğini yiyordu. Ki odaya giren Harry'i gördü.

"Hazzy?"

Harry dolan gözlerini saklayamadı. Louis ona mı sesleniyordu, yoksa kendisi mi öyle duymuştu? Liam gülerek tepsiyi bıraktı. Zayn'i kollarının arasına alarak odadan çıktı.

"Yanıma gelsene kocacığım. Beni özlemedin mi?"

Harry adımlarını koşarcasına yatağa yönlendirdi. Louis iyi modundayken keyfini çıkarabilirdi.

"Hazz. Yarın hastaneden çıkacak mıyım?"

Louis, yatakta biraz yana kayarken sordu. Eğer hastaneden çıkacaksa evine kavuşabilirdi. Harry, kocasının açtığı yere canını acıtmayacak şekilde yerleşti. Kocasının yüzünü elleri arasına alarak onu onaylamak adına kafasını salladı.

"Çıkacaksın aşkım. Merak etme."

Louis'nin yüzü düştü. Etrafındaki herkes kendisi adına karar veriyordu.

"Zayn'in evine gitmek istemiyorum. Liam'ın da."

Bu kendisiyle gelmek istediği anlamına mı geliyordu? Heyecanını içinde tutamadan sordu.

"Yani benimle mi geleceksin?"

Ama Louis, başını iki yana salladı.

"Hayır. Kendi evime gideceğim." Kendi kendisine güldü. "Evim demek garip geliyor. Bir zamanlar bizim evimizdi Harry. Bebeğimizi büyütür ve evliliğimizi sürdürürdük."

Harry ağlamak istiyordu. Tam şu anda deli gibi ağlamak istiyordu. Tamam, kendisi de çok yara almıştı ama düşündü. Eğer Louis evlerini terk etmiş olsaydı ve Harry orada tek başına yaşamak zorunda olsaydı ne olurdu? Düşüncesi bile Harry için ölüm gibiydi. Bu yüzden bunu düşünmeyi reddetti. Düşüncelerde boğulmak yerine, kocasının saçlarını okşamayı tercih etti. Onu kollarında uyutmayı özlemişti.

Sıkıca sarmaladığı bedenin düzenli nefeslerini hissettiği zaman onun uyuduğunu anlayarak kollarını biraz gevşetti. Gözlerini kocasının yüzünde gezdirerek dudaklarını tüy hafifliğinde onun yüzünde gezdirdi. O uyanıkken bunları yapamazdı. Ama şu an uyuyordu, değil mi? Parmak uçlarını yavaşça kocasının dudaklarında gezdirdi. Onu yüz yüze görene kadar bu kadar çok özlediğini fark etmemişti bile. Louis'nin tamamen uyuduğuna emin olduktan sonra, aklına gelen planlarla yataktan yavaşça kalktı. Liam'ı arayarak odaya gelmelerini söyledi.

Sign Of The Times // Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin