Bölüm Üç

536 71 135
                                    

- Bölüm 3-

Acı

Harry'nin hissettiği buydu. Bir insan sabahın köründe neden bu kadar acı çekerdi?

Aklında dönüp dolaşan tilkiler ona hiç yardımcı olmuyordu. Kocasını terk etmek onun için hiç kolay değildi. Ama artık ilişkileri toparlanmayacak kadar kötüydü. Olaylar tamamen kontrolden çıkmıştı.

Ama acı çekiyordu. Çok acı çekiyordu.

Etrafındaki insanlar onu yargılıyordu. Sanki tek acı çeken Louis gibi davranıyorlardı. Ama Harry'nin ruhu acı içinde kavruluyordu.

Bunu bilen, tek farkında olan kişi ise kocasından başka kimse değildi. İkisi de acı çekiyordu hem de çok.

Ama çektikleri acıları bitirmeye çalışan tek taraf Louis gibi duruyordu. Harry'nin bunun için cesareti yoktu. Biliyordu ki birlikte oldukları an daha fazla acı çekeceklerdi. İkisi de zarar görecekti.

Eline aldığı soğanı kesme tahtasına koydu. Böylece gözyaşlarının suçlusu olarak soğanı gösterebilecekti.

Aklını uzaklaştırmayı denedi. Biraz olsun rahat bir nefes almaya ihtiyacı vardı. Ama mutfak tezgahındaki çalan telefonu buna hiç yardımcı olmuyordu. Ekrandaki 'Zayn' ismi ise , acılarına tuz biber oluyordu.

Gözlerinden süzülen yaşlar eşliğinde bıçağı tezgaha bırakıp kafasını tavana çevirdi gözlerini kapatarak mırıldandı.

"Arama artık. Yalvarırım arama."

Ciğerlerine birkaç derin nefes doldurdu. Artık daha fazla acı çekmek istemiyordu.

Biliyordu ki; Zayn'in aramasını yanıtladığı anda, Zayn ona Louis ile konuşması için baskı yapacaktı. Onu küçük gören birkaç cümle sıralayacaktı. Harry bunları daha fazla duymak istemiyordu.

Hayır, Zayn Harry'den nefret falan etmiyordu. Sadece ona kızgındı. Oldukça kızgın ve kırgın.

İlerleyen saatlerde Harry artık evde soğan kalmadığını fark edene kadar onları doğramaya devam etti. Zaten artık vücudunda akıtacak daha fazla gözyaşı kalmamıştı.

"Baba."

Küçük kızının sesini telsizden duyduğunda, alelacele gözyaşlarından kurtuldu. Yüzüne gerçekçi olmasını umduğu bir gülümseme yerleştirerek adımlarını bebek odasına yönlendirdi.

Beşikte uyuyan kızına gülümseyerek kollarını ona doğru uzattı. Pembe beşiğinden onu kolları arasına aldı. İşte bu kadar kolaydı. Tüm gözyaşları gitmişti.

"Günaydın prensesim. İyi uyudun mu bakalım?"

Harry, biricik kızının huzursuz olduğunu biliyordu. Küçük kızı babasını çok özlüyordu. Aslında kızının babasını kendisi de çok özlüyordu.

Kızının yumuşak saçları arasına birkaç öpücük kondurdu. Onu ve birkaç oyuncağını alarak alt kata salona indi. Kızını salondaki mavi oyun halısına bıraktı. Yanına da oyuncaklarını yerleştirdi.

"Sen şimdi burada uslu uslu oyna. Babacık da prensesinin yemeğini hazırlasın tamam mı bir tanem?"

Kızı ona başını salladı. Çoktan oyuncaklarıyla oynamaya başlamıştı bile.

Sign Of The Times // Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin