Bölüm Dört

491 72 90
                                    

- Bölüm 4-

Harry, arabadan koşan adımlarla çıktı. Öyle ki arabanın kapısını kapatma gereği bile duymamıştı. Etrafını saran magazincilerin sorularını görmezden gelerek aralarından zor da olsa sıyrıldı. Adımlarını hastaneye yönlendirdi. Çocukların arkasından geldiğini biliyordu. Ama şu an bunu önemseyemezdi. Hastanenin otomatik kapısı sinir bozucu bir yavaşlıkta açılırken birkaç küfür savurdu.

Dizlerinin titremesini önemsemeden gişedeki kadına yöneldi. Bir dakika bile bekleyecek vakti yoktu.

"Louis Tomlinson için geldim. Hangi katta?"

Kadın, baygın bakışlarını Harry'e yöneltti.

"Hastanın nesi oluyorsunuz?"

Harry sinirlendi. Her an kadının boğazına yapışabilirdi. Kendilerini tanımayan var mıydı ki?

"Kocasıyım. Harry Tomlinson."

Kadın gözlüklerini düzelterek onu süzdü. Kafasını olumlu anlamda sallayarak önündeki bilgisayarın klavyesine bir şeyler yazdı. Ekranda bakışlarını gezdirdikten sonra tekrar Harry'e döndü.

"9. Kat 28 numaralı oda."

Harry, teşekkür bile etmeden koşarak asansöre ilerdi. Asansörün tuşuna birkaç kez hızlıca bastı. Ancak asansör oldukça yüksek bir kattaydı ve gelmesi uzun sürecek gibiydi. Harry bir saniye bile harcayamazdı. Duvara bir tekme geçirerek merdivenlere koştu ve basamakları hızla çıkmaya başladı. Nefesi kesiliyordu, kalbi deli gibi atıyordu ancak bunu umursamadı.

Katları birer birer oldukça hızlı bir şekilde çıktı. Sonunda dokuzuncu kata geldiğinde hızla kapılarda yazan numaralara baktı. Yirmi sekizinci odayı bulduğunda titreyen eliyle perdesi içeriden çekilmiş cama dokundu. Her an ağlayarak buradan kaçabilirdi.

"Harry, biliyorum onu görmek istiyorsun. Ama onu bıraktığın gibi görmeyeceğini kendine alıştır tamam mı? O son gördüğün Louis olmayacak."

Harry'nin ağlaması şiddetlendi. Liam, bu sözcükleri ona dostça söylemişti ama Harry biliyordu ki Louis'nin hali yüzünden arkadaşları ona kızgındı.

Liam, haberi herkesten önce almıştı. Bu yüzden zaten hastanede bulunuyordu. Doktorların onun için koşuşturmalarını izlemiş, elinden bir şey gelmediği için kendisinden, kendini bu hale soktuğu için Louis'den, Louis'yi bu hale getirdiği için Harry'den nefret etmişti.

Çok uzun olmayan bir sürenin ardından, doktor  oradaki herkesi bilgilendirmek için yanlarına gelmiş, Louis'nin sırtında dikişler olduğunu, vücudu yaralar ile kaplı olduğu için çok dikkat edilmesi gerektiğini, vücudunda oldukça fazla uyuşturucu madde bulunduğunu ve vücudunun bunu atana kadar hastanede tutulması gerektiğini söylemişti. Ayrıca bu süreçte Louis'nin yanında refakatçi olarak kalacak birisine ihtiyaç olduğunu ve hastaneden sonra ona iyi bakılması gerektiğine dair birkaç cümle eklemişti.

Liam odaya ilk giren kişi oldu, onun arkasından Harry ilerlemişti. Harry, Louis'nin yatakta yatan bedenini gördüğü anda dizleri onu taşımayı bıraktı. Ağzından kopan hıçkırığa engel olamadı. Zayn onun kollarından tutarak, onu odadaki koltuğa oturttu. Harry başının döndüğünü hissediyordu.

Liam ona, Louis'nin kötü durumda olduğunu ve onu bıraktığı gibi göremeyeceğini söylemişti. Ancak Harry bu kadarını hayal bile etmemişti.

Louis'nin kirpiklerinin örttüğü göz kapakları ve gözlerinin altı mosmordu. Hastane kıyafetinin örtemediği kolları morluklar ve iğne izleriyle doluydu. Bu yüzden damar yolu kolundan değil, elinin üzerinden açılmıştı. Doktorun anlattığı gibi, yüzünde ve vücudunun görünen yerlerinde morluklar ve çizikler vardı.

Harry kocasını izliyordu, ancak yaptığı tek şey yarattığı yıkıma bakmaktı.

Zayn, hastane yatağında cansız gibi yatan arkadaşının yanına adımladı. Herhangi bir ortamda ağlamak konusu açılınca sinirlenen Zayn, bu sefer gözyaşlarını tutmuyordu. Bir süre Louis'nin yüzünü inceledi. En yakın arkadaşının bu halini önceden göremediği için kendisine küfürler yağdırdı. Hasta yatağının hemen yanında bulunan tekli koltuğa oturarak en yakın arkadaşının elini tuttu. Ölecek gibi hissediyordu.

"Merhaba dostum. Buradan çıktığımız zaman söz veriyorum her şey iyi olacak. Senin iyi olman için her şeyi yapacağım."

Liam, dolan gözleriyle sevgilisinin yanına adımlayarak destek verircesine onun omuzunu sıktı.

"Ona kendim bakacağım Liam. Buradan çıktığı zaman evimi onun için bir cennete çevireceğim. Çok mutlu olacak. Benim dostum hiç olmadığı kadar mutlu olacak."

Harry kaşlarını çatarak oturduğu koltukta dikleşti.

"Kocam hakkında bana da fikrimi sormanız gerekmez mi? Ona sizin bakmanıza izin vereceğimi de nereden çıkardınız?"

Zayn sinirle yerinden doğruldu. Ayağa kalkıp Harry'e doğru birkaç adım yaklaştı. Kaşlarını alayla kaldırarak arkadaşının yüzüne baktı.

Harry de ayağa kalkmış, kollarını göğsünde birleştirerek arkadaşına meydan okumuştu.

Zayn, ağzından birkaç alaylı kıkırtının kaçmasına izin verdi.

"Onun kocan olduğu yeni mi aklına geldi? Kendini keserken neredeydin? Ya da uyuşturucu komasına girdiğinde? Onu terk edip ölüme terk eden sensin Harry. Neden şimdi onu umursuyor rolüne girdin?"

Harry, dolan gözlerini saklamaya çalıştı. Ancak çok başarılı olduğu söylenemezdi. Zayn haklıydı.

"İkiniz de tartışmayı kesin. O burada ölümle savaşıyor ve sizin girdiğiniz saçma sapan kavgaya bakın."

Liam olaya el attığında, ikisi de susmak zorunda kaldı. Ancak Liam, sözlerine keskin bir şekilde devam etti.

"Ona olan sevginiz gözlerimi yaşartıyor gerçekten. Hiçbirimiz onun bu hallerini görmedik tamam mı? Onun bu duruma gelmesi kimsenin suçu değil."

Zayn, sinirle Harry'e bir adım daha attı.

"Bazılarının göremediği kesin."

Liam sinirle nefesini verdi. Bu tartışma hiç bitmeyecek gibi duruyordu. Zayn, zehirli sözlerini Harry'den hiç çekmeyecekmiş gibi.

"Zayn yapma. Louis bu haldeyken olmaz. İkinizin de biraz sakinleşmeye ihtiyacı var."

Harry dayanamadı.

"Kocam hakkında bana nasihatlarda bulunmayı kesin."

Harry, sesinin net çıkmasını ummuştu. Ama o kadar çok korkuyordu ki, sesinin titremesine engel olamamıştı.

Zayn, tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki, odanın içini dolduran acı dolu inleme sesi buna engel oldu. Herkesin bakışları anında hasta yatağına dönerken, Harry koşarak kocasının yanına adımladı. Dünyadaki en narin parçayı tutar gibi, her an kırılacakmış gibi Louis'nin elini tuttu.

Artık odadaki gözyaşları mutluluk adına akıyordu. Çünkü Louis uyanmıştı, ve herkes kendi adına Louis'yi dünyanın en mutlu insanı yapmak için söz vermişlerdi.

••••••••••••

Selam?

Louis... o kadar gururluyum ki ne söylemem gerektiğini bilmiyorum

Sign Of The Times // Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin