Bölüm Yirmi Bir

349 46 89
                                    


Harry uykuya dalmak üzereydi. Louis gittikten hemen sonra Zayn gelmiş, Harry ile vakit geçirmiş, onunla ilgilenmişti. Zayn ile arasındaki bütün buzları erittiği için sevinmek istese bile, Louis'nin yokluğunda hiçbir şey yapmak istemiyordu.

Zayn bir süre önce Harry'nin yoğun ısrarı üzerine gitmişti. Harry, Zayn gider gitmez kendini odaya atmış, Louis'nin yastığına sarılarak uyumaya çalışmıştı.

Saatler geçmiş olmasına rağmen gözüne gram uyku girmemiş, Louis'nin şu an nerede hangi durumda olduğunu düşünmekten kafayı yeme durumuna gelmişti.

Tam huzursuz bir uykuya daldığı sırada yatağın diğer tarafında bir hareketlilik hissetti. Hemen sonrasında ise bedenine dolanan kolar ve saçlarının arasına kondurulan öpücükle birlikte tüm yorgunluğunu atarak uykusundan sıyrıldı. Yatakta aceleyle Louis'nin kollarından çıkmamaya dikkat ederek ona doğru döndü.

"Özür dilerim. Çok özür dilerim." Evin karanlığına inat Louis'nin gözlerinde gördüğü ıslaklık kalbini daha çok kırarken, kendi gözyaşlarına da engel olamayarak akmasına izin verdi.

"Çok korkuyorum, Harry. Çok özür dilerim. Çok korkuyorum. Yine de kendi bencilliğime yenik düşerek seni tek başına bıraktım. Çok özür dilerim." Sanki odada başkaları varmış gibi Louis'nin fısıldayarak konuşması, Harry onu sıkıca tutarak göğsüne bastırdığında yüksek sesli hıçkırıklara dönüştü. Aralarından hava geçmeyecek şekilde Harry onu kendisine bastırıyor, Louis'nin yüksek sesli ağlamaları arasında sessizce ağlıyordu.

Louis ise hayatta kalması için tek dayanağı buymuş gibi sıkıca Harry'nin bedenine sarılmış, her şeyden, tüm korkularından kaçarcasına kocasının göğsüne sığınmıştı. Hâlâ hıçkırıkları arasında Harry'ye özürlerini sıralıyordu.

"Bana bak, bebeğim. Hadi." Harry sonunda Louis'nin biraz daha sakinleştiğini emin olduğunda onun başını nazikçe tutarak kendisine bakmasını sağladı. Louis'nin dağılmış görüntüsüne karşı bedeninden geçen ürpertiyi görmezden gelerek kocasının gözyaşlarını sildi.

"Neyden korktun, aşkım. Hadi söyle bana. Anlat, seni bu kadar korkutan ne. Söyle bana." Louis derin bir nefes alarak başını hızlıca salladı. Bunca zaman tüm duygularını içimde tek başına yaşaması yüzünden etrafındaki herkesi üzmüştü. Hem artık Harry'den hiçbir şey saklamak istemiyordu.

"Korktum. Yeni bir bebek fikrinden çok korktum. Ya ona zarar verirsem? Ya sana zarar verirsem? Kötü bir insan olmak istemedim. Kötü bir baba ve koca olmak istemedim. Düşündüm ki, ben olmazsam her şey daha güzel olur. Herkes daha huzurlu olur." Harry göğsündeki acıyı görmezden gelmeye çalıştı. Louis'nin böyle hissedebileceğini nasıl hesaba katamamıştı? Endişelerini nasıl görememişti?

"Kendini bu yüzden mi odaya kapattın? Bize zarar vermemek için mi?" Harry bunu sorarken içten içe doğru olmamasını istedi. Korkularıyla tek başına başa çıkmış olmamasını istedi. Ama Louis başını sallayarak onu onayladı.

"İlk hastaneden çıktığımızda beynim çok bulanıktı. Zihnimin bana söylediği tek şey, size zarar vermemek için kendimi kapatmam gerektiğiydi. Odaya nasıl girdiğimi bilmiyorum. Tüm zaman boyunca kapının yanında öylece oturuyordum. Geldiğini hep duydum, Harry." Harry hiçbir şey söylemeden Louis'nin bitirmesini dinledi. Louis sonunda kendisini bu kadar açık ifade ederken onu bölemezdi.

"A-ama sonra hareket edemedim. Konuşamadım. Odadan çıkmak istedim. Ama yapamadım Harry. Da-daha çok korktum. Oda çok karanlıktı. Nefes alamadım. Sana beni odadan çıkarman için yalvarmak istedim. Kilidi çevirmek istedim ama başaramadım Harry. Hiç hareket edemedim. Çok korktum." Louis bitirdiğinde boğazından derin bir hıçkırık koptu. Harry, duyduklarının ağırlığıyla başa çıkmaya çalışırken tekrar Louis'nin titreyen bedenini kendisine çekti.

Sign Of The Times // Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin