Bölüm On Dört

459 63 336
                                    

Benim için gerçekten özel bir bölüm oldu. Bu yüzden oy ve yorum bekliyorum ki beklediğim tarzda oy veya yorumla karşılaşmazsam hikayeyi bırakmayı düşünüyorum.

Şimdiden teşekkürler. Kontrol etmeden atıyorum.

Sınır koyuyorum çünkü bu hikayenin değer görmemesinden sıkıldım. +30 oy.

Hava kararmaya başlamıştı. Harry'den hâlâ bir haber olmamasının yanı sıra, salonda oturan üç kişi yakın arkadaşının bu haline üzülmekten başka bir şey yapamıyordu.

Louis bir süre önce kapıyı kilitlemiş, arkadaşlarının paniğe sebep olmasına yetecek yükseklikte hıçkırıklarıyla ağlamaya başlamıştı. Yanında Harry'den başka kimseyi istemiyordu. Harry'nin de gelmeye niyetli olduğu söylenemezdi.

Üç arkadaş kapıyı açtırmak için uzun bir süre uğraşmış olsa da Louis kapıyı açmamıştı. Üçü birden Harry'yi aramaya devam ediyorlardı. Ancak Harry telefonu kesinlikle açmıyordu.

İki saatin sonunda Louis kapının kilidini açarak salona adımladı. Kesinlikle yıkılmış görünüyordu. Üzerindeki tişörtünün kolları ellerini kapatmaya yetiyordu. Salondaki herkes bu hareketin 'savunmasızım' anlamına geldiğini biliyorlardı. Harry onu terk ettiğinden beri kendisini ne zaman savunmasız ve üzgün hissetse, kendisine büyük gelen kazakları giyer ve onun kollarıyla oynardı.

Louis odadan çıktığı anda üçünün de gözleri ona dönmüş, Liam aceleyle onu kolları arasına almıştı. Ancak Louis kucaklaşmayı kabul edemeyecek kadar kendinden geçmiş bir haldeydi. Liam ona sarılırken kolları aşağı doğru sarkıyordu.

Aklında dönüp dolaşan tek şey 'onu nasıl bulacağımı biliyorum'du. İçeride kaldığı saatlerde bu konuyu oldukça düşünmüş, sonucunda onu nasıl bulacağını fark etmişti. Tabi bunu geç fark etmesi yüzünden kendisine oldukça kızgındı.

Liam ondan ayrılıp koltuğa Zayn'in yanına geçtiğinde, Louis bakışlarını yere indirerek kazağının kollarıyla oynamaya başladı.

"Arabanı ödünç alabilir miyim?"

Sonunda cevabını bildiği soruyu sorduğunda, Zayn ona endişeli bakışlarını yollayarak arabasının anahtarını uzattı. Louis anahtarı hızlıca çekip alırken 'bulacağım' diye mırıldanıyordu. Koşar adımlarla evden çıkarak Zayn'in arabasının kilidini açtı.

Arkasından birisinin ona seslendiğini duyabiliyordu. Ancak kim olduğunu seçemeyecek kadar kafası bulanıktı. Arabaya binmek için bir hamle yapmıştı ki, Zayn onu kolundan yakaladı. Yüzüne gelen saçları düzelterek sorgulayan bakışlarını Louis'ye yönlendirdi.

"Louis, nereye gidiyorsun?"

"Onu bulabileceğim tek bir yer var Zayn. Oraya gideceğim ve o bana gelecek."

Zayn elbette Louis'nin söylediklerinden tek kelime anlamadı. Eğer Harry Louis'ye gelecekse, tüm bu kopan karmaşa da neydi?

"Onu daha fazla bekletemem. Gitmeliyim, Harry beni bekliyor." Ardından kolunu Zayn'in tutuşundan kurtararak arabanın kapısını açtı. Şöför koltuğuna oturarak arabayı çalışır konumuna getirdi. Tam gitmek için hazırlanıyordu ki, arabanın kapısı tekrar açıldı. Zayn yolcu koltuğuna yerleşerek kemerini taktı.

Louis ona arabadan inmesini, oraya tek gitmesi gerektiğini söyleyecekti. Ama Zayn'in ne kadar inatçı bir insan olduğunu çok iyi biliyordu. Üstelik Harry onu terk ettiği zaman kendisine sahip çıkan Zayn'den başkası değildi. Şimdi onun arabasına binmişken, aylardır Zayn ona yardım etmişken ve bu sabah onu krizden çekip almışken, Zayn'e arabayı terk etmesi gerektiğini falan söyleyemezdi.

Sign Of The Times // Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin