Bölüm Sekiz

392 50 55
                                    

Harry, sabah erkenden kalkmış, evdeki tüm çalışanları göndererek kocası ve kendisi için bahçeye güzel bir kahvaltı masası hazırlamıştı.

Dün gece ikisi için de oldukça zor geçmişti. Harry, Louis'nin yaralarını gördükten sonra ağlamasını durduramamıştı.

Louis ona ağlamayı kesmesi gerektiğini söylemişti. 'Bunlar zamanın izleri Harry. Ağlamayı kes.' Ama Harry biliyordu ki, zamanın Louis'ye acımasız davranıp onda izlerini bırakmasının tek sorumlusu kendisiydi.

İkisi de bir süre ağlamışlardı. Daha sonrasında Harry, Louis'yi özene bezene yıkamış ve onun en sevdiği pijama takımını dikkatlice giydirerek onu yatırmıştı. Louis uyuyana kadar onun yanında uzanmış, onun kendisine dönmüş olduğu sırtını izlemişti. Tüm gece kendisine kızarak ağlamış, sabah olunca her şeyi düzeltmek için çabalamaya başlamıştı.

Yataktan Louis'yi uyandırmamaya dikkat ederek çıkmış, hızlı bir duş alarak evdeki tüm çalışanları göndermişti. Louis'nin en sevdiği şeyleri hazırlayarak onun için havuz başına harika bir kahvaltı sofrası kurmuştu.

Şimdi ise Louis'nin uyanmasını bekliyordu. Kendisi onu uyandırmak istemiyordu, çünkü çocukların anlattığı kadarıyla Louis'nin uyku problemleri çektiğini biliyordu. Zor geçen zamanlarının arkasından en azından onun uykusunu almasını istemişti.

Ancak saatler geçti. Louis bir türlü uyanmadı. Harry bazen odaya giriyor ve onun sırtını izliyordu. Louis, yatakta bir kedi gibi büzülmüştü. Harry onun yüzünü göremiyordu, çünkü Louis yüz üstü yatıyordu. Eh, Harry Louis'nin dibine girip aylar sonra çektiği kesintisiz uykusunu bölmek istemiyordu.

Hava kendisini karanlığa bıraktı. Louis uyanmadı. Harry, hazırlamış olduğu kahvaltı masasının başında saatlerce bekledi. Sonunda dayanamayarak odaya tekrar adımladı. Bu sefer ne olursa olsun onu uyandıracaktı.

Geniş odanın kapısını açarak bedenini içeri attı. Louis'nin hâlâ aynı pozisyonda olması onu korkuttu. Yine de bu onu yıldırmadı. Yatağın, Louis'ye ait tarafına yürüyerek dizleri üzerine çöktü. Louis, sıcak havaya rağmen yorganı kafasını örtecek şekilde çekmişti. Harry, aceleyle yorganı kaldırdığında, Louis'nin uyumadığını anlamış oldu.

Louis'nin gözleri, mavilerini bastıracak bir şekilde kırmızıydı. Nefes almıyor olsaydı, Harry onun ölmüş olduğunu düşünecekti. Ama göğsü düzenli bir şekilde inip kalkıyordu. Yine de Louis bundan acı duyuyor gibiydi.

Harry, orada ne kadar oturdu bilmiyordu. Ancak Louis bu süre boyunca odağını hiçbir şekilde bozmamış, Harry ile göz göze gelmemişti. Aslında Louis, gözlerini kırpmak için bile çok yorgun gözüküyordu.

"Louis, artık konuş benimle."

Harry, buna benzer cümlelerini oldukça kez kullandı. Bazen onu sinir ederek ağzından birkaç cümle duymayı bekledi, ancak bu da olmadı.

Harry, her şeyin yeni farkına varmış gibi birden geri çekildi. Louis bipolardı. Bunu nasıl unutabilmişti ki? Ne yaparsa yapsın, Louis'nin şu an yataktan çıkamayacağını biliyordu. Harry, ona izin verdi. Eğilip kocasının şakaklarına bir öpücük kondurarak odadan çıktı.

Kendisini aceleyle bahçeye atarak temiz havayı ciğerlerine çekti. Bundan çok uzun olmayan bir süre önce, bundan birkaç yıl önce Louis'nin ilk kendisini kapatışını hatırladı.

Flashback

Harry, sinirliydi. Bugün onun müzik kariyeri için oldukça önemli bir gündü. Şirkette yeni çıkaracağı şarkı hakkında birkaç düzenleme yapmış ve birkaç imza işini halletmişti. Üstelik bugün şarkının çıkacağını da tüm dünyaya duyurmuşlardı.

Şirketti çalışma arkadaşları ve kendi arkadaşları şarkıyı kutlamak için bir mekan kapatmışlardı. Ancak Harry, bunu Louis ile kutlamak istiyordu. Bu yüzden arkadaşlarını kibarca reddetmek zorunda kaldı.

Bu şarkı onlar için çok önemliydi. Harry, bebeklerini kucağına aldığı andan itibaren birkaç hafta içerisinde şarkıyı bitirmişti. Şarkıda kızlarını ve kocasını anlatıyordu. Hayranlar mutluydu ve bebeklerini çok seviyorlardı.

Sabah şirkete Harry'i Louis bırakmıştı. Ve işlerinin bitim saatini Harry şirketten çıktığı anda ona mesaj atmıştı.

Ancak Harry şirketin kapsında yarım saatten fazla bir süredir dikiliyordu ve kesinlikle onu almaya gelen bir Louis falan yoktu. Neyse ki hayranlar onu fark etmişlerdi. Harry onlarla fotoğraf çekilmiş ve sohbet etmişti. Zaman bu sayede kesinlikle daha çabuk geçmişti.

Harry, Louis'nin aklından çıkmış olabileceğini düşündü. Ama hayır. Louis kesinlikle bunu unutamazdı. Baş başa bunu kutlayabilmek için, Harry'i şirkete bıraktıktan sonra kızlarını annesine bırakmıştı. Üstelik bunu uzun bir süre önceden planlamış ve planının üzerinden defalarca geçmişti. Yani, unutması imkansızdı.

Ancak Harry'nin ayakta dikilme süresi bir buçuk saati geçtiği zaman, yanında kalmış ve onunla sohbet eden birkaç hayrandan özür dileyerek tekrar şirkete dönmüş ve bir taksi çağırmalarını rica etmişti.

Taksi geldiğinde içini yiyip kemiren düşüncelerle evine gitmiş, evinin kapısını çalmasına rağmen bir açan bulamamıştı. Çantasının dibinden kendi anahtarını zorla da olsa bularak kapıyı açmış, içeri girdiğinde kocasının ismini birkaç kez söylemesine rağmen bir cevap alamamıştı.

Kendisini geniş koltuklarına bırakarak orada biraz uzandı. Heyecanı kırılmıştı ve üzülüyordu. Eh, evde kimse olmadığına göre istediği gibi ağlayabilirdi. Ama Louis gelip onun ağladığını görürse kendisine çok kızardı. Bu yüzden ferah mutfaklarına adımlayarak kendisine bir kahve yaptı. Aslında bahçede oturmak isterdi ama Louis gelip kendisini bulamazsa sorun olabilirdi. Bu yüzden tekrar salona adımlayarak kendisini koltuğa attı.

Salonda kaç saat oturdu bilmiyordu. İlk başlarda Louis'nin ona bir sürpriz hazırladığını, bu yüzden ortada olmadığını düşündü. Ancak hava tamamen karardığında Louis hâlâ ortalarda yoktu. Üstelik ona sayısız cevapsız çağrı ve mesaj bırakmıştı.

Saat gece yarısını gösterdiğinde telefonunu akarak Louis'yi son bir kez aradı. Ama sonuç yine aynı olunca partiyi organize eden arkadaşlarını arayarak partinin hâlâ devam edip etmediğini öğrendi. Partinin devam ettiğini öğrendiğinde koşarak odalarına çıktı. Odadaki duşu kullanarak bir keyif banyosunun ardından yeni aldığı takım elbisesini giyerek özenli bir görüntü oluşturdu. Uzun saçlarının buklelerini ayırdı. Yine de Louis'nin en sevdiği parfümünü sıktı. Aynada kendisini son kez kontrol ederek partiye gitti.

Louis onu umursamıyorsa, kesinlikle buna üzülse bile yapacak bir şeyi yoktu. Louis onun kalbini çok kırmıştı ve böyle önemli bir günü unutmuştu.

Bütün gece arkadaşlarıyla dağıttı. Neredeyse önüne gelen her şeyi içti ve sarhoş oldu. Saat sabaha karşıyı gösterdiğinde kafası yerinde sayılabilecek kadardı. Artık kendisini sarhoş o kadar da hissetmiyordu. Bu yüzden arabasına binerek evine gitti.

Evine girdiği an, evini bıraktığı gibi bulmak onu hayal kırıklığına uğrattı. Ama bunu düşünmek için kendisini çok yorgun hissediyordu. Odalarına adımladığında yorganın biraz kırışık gibi durduğunu fark etti, ancak bunu umursamadı. Üzerindeki her şeyi çıkararak üşüyen vücudunu yorganın altına soktuğunda kesinlikle beklemediği son şey oldu.

Louis öylece yatakta yatıyordu. Günlerdir uyumamış gibi gözleri kırmızıydı. Üstelik onun bu dağılmış görüntüsü kesinlikle saatlerdir yattığına işaret ediyordu. Kızarmış gözlerini Harry'nin yüzünde gezdirdi. Gözleri buluştuğunda ise, gözlerinden birkaç damla yaşın dökülmesine izin vererek, ağrıyan gözlerini kapattı.

•••••••••

Ağlamamak için çok zorlandığım bir bölüm oldu. Teşekkürler

Sign Of The Times // Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin