Hellooo!! Çocuklarımızın nişan töreni var bugün :') Sosyal mesafeli, az katılımcılı törenimize hoş geldiniz hahah... Neyse ki bu çocuklar 2018'e yeni girdiler, pandemi ne henüz bilmiyorlar. Ama bölümü yazarken ben kendimi "Çok kişi gelmesin zaten, pandemi var" diye düşünürken buldum. Nişan törenimizin yanı sıra bu bölüm DYE evreninin Olcay ve Berk'ten sonra ikinci en büyük dedikodusu Julia ve Egemen'le uğraşacağız. Tahmin edeceğiniz üzere Yekta çok eğlenecek. DYE okuyan bir arkadaşım şu caps'i yapmıştı bu bölüm için, ben çok gülmüştüm onu da sizinle paylaşayım:
Bölümü neden iki kısıma böldüğümü açıklayayım. Bölüm totalde 36 sayfalık çok uzun bir bölüm. Aslında bölümdeki olayları bölüp iki ayrı bölüme ayırmaya çalıştım ama konu bütünlüğü açısından olmadı. Ben de daha kolay okunsun, okurken bunaltmasın diye kısım kısım bölüp paylaşmanın daha iyi olacağını düşündüm. Çünkü ben kontrol için okurken bölümün oku oku bitmediğini fark ettim hahaha... Bölümü yazmak bir aydan fazla süremi almıştı zaten, diyordum ki bu bölüm biterse DYE'nin final bölümünü görebilirim. Bu arada bölümün ikinci kısmı için bir ay falan bekletmeyeceğim, birkaç gün sonra paylaşacağım.
Ayrıca... Final demişken... Son 5 bölümdeyiz :) Neyse ki hepsi destan uzunluğunda...
İyi okumalar!
Laponya'da kalan günlerimizi Kuzey Işıkları avıyla geçirdik. Hayatımızın en özel anlarından birine tanık olan bu ışıklara doyamamış ve daha farklı yerlerden, daha farklı hallerini yakalamaya çalışmıştık. Fotoğraflamak için de eğitim almıştık. Karların arasında hem ışıkların altında büyüleniyor hem de bize yaşadığımız bu bir haftanın büyüsünü hatırlatması için anı kalacak fotoğraflar çekiyorduk. Evet, yaşadıklarımız gerçekti! Masalsı Kuzey Işıkları gerçekti! O büyülü anları beraber yaşadık! Gerçekti işte, mutluluğumuz gerçekti! Bu fotoğraflar ise içimizdeki o sihirli hislerin zaman ve ötesine taşınmasına yardım edecekti.
Her şey çok güzeldi ama her güzel şey gibi gezimizin de sonu geldi. İçim oldukça buruktu, ciddiydim, sonsuza dek böyle yaşayabilirdim. Basit bir hayat... Küçücük, Yekta'yla üzerimize inşa ettiğimiz bir hayat... Yekta'ya bundan bahsettiğimde elimi tuttu ve bana gülümseyerek "Belki bir gün..." dedi. Öyle güzel gülümsedi ki, öyle huzurluydu ki ben ona inandım. Burada değilse bile dünyanın herhangi bir yerinde ikimizin üzerine inşa edilmiş bir hayat yaşayacaktık. Parmağımda da birbirimize verdiğimiz bu sözü simgeleyen yüzüğüm duruyordu.
İşte dönüş yolunda bunlarla teselli oluyordum ben de... Yekta'yla birlikte yapacağımız bir sonraki gezilerin hayaliyle... Bu ilk gezimizdi ve devamı da gelecekti. Bu dünyanın gezebildiğimiz kadar çok toprağını gezecek, oralara ikimizden izler bırakacaktık. Böylece kendimizi dünyaya ve hayatımıza daha ait hissedecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizin Yuttuğu Ev I - II
Ficção GeralKış çok soğuk geçtiğinde, rüzgarlar sert estiğinde deniz kudururdu. Kuduran denizin dalgaları evin duvarlarına vururdu, zarar verirdi. İçimden 'Deniz evi götürecek!' derdim. Daha fazla haklı çıkabilir miydim? Denizin yuttuğu ev işte, bizden geriye k...