1. Bölüm - Geçmişten Bir Parça

1.3K 46 20
                                    

   Yeni filizlenmiş bir çiçeğin, narin yaprakları gibiydi aşk. Bir kış çiçeğinin kalın yaprakları, güçlü kökleri gibi... En ufak bir olumsuzlukta boynunu büker, sıcak soğuğa karıştığında yaprakları kararmaya, köklerinin ucundan zehrini akıtmaya başlayan böcekler ile birlikte içten içe solabilirdi. Ya da birbirine ait iki ruhun, birbirinin aynası olacak kadar özel olması gibi, her olumsuzluğa rağmen dimdik, ayakta durabilecek gücü de bulunurdu içinde. Esen sert, acımasız rüzgâra karşı bile yüzünü güneşe dönmeyi bilir, onu kış çiçeği kılan içindeki özü kullanır ve hiçbir böceğin, herhangi bir olumsuzluğun onu etkilemesine izin vermezdi. Fırtınalar kopar, göğü bulutlar sarar, yeryüzü sağanak yağmurlarla sular altında kalır, ancak gün gelir, elbet güneş doğardı. Her mevsim olduğu gibi, kış da içinde bin bir mucizeyi barındırırdı. Bu yüzdendi belki de, kışın yaşamayı başaran çiçeklerin insana daha güçlü, boynu eğilmez gelmesi...

Pervazları altın desenlerle kaplı pencerenin önünde, dirseklerini dizlerine yaslamış, dışarıyı izleyen genç kadın, soluğunun camda bıraktığı buğulu izi izledi. Önce büyüdü, sıcak ve soğuğun karışımı işte buydu, ardında usulca yok oldu. Ardında çatırdayan alevlerin sesi kulağına ninni gibi geliyordu; dakikalardır yanan şömine dolayısıyla sıcacık olmuş oda, küçük evin diğer odalarına nazaran çok daha sıcak, çok daha huzurlu ve dingindi. Kasaba halkının bugün kuracağı pazarı unuttuğundan, kapının önünde toplanan ve dolaşan kalabalık onu bugün biraz aha fazla rahatsız ediyordu. Bunun sebebi şakaklarını sarmış ve ensesine dek uzanan baş ağrısı da olabilirdi pekâlâ; günlerdir geçip gitmek bilmeyen ağrılar ve kâbuslarla boğuşmaktan, bir gram uyku çekememekten ötürüydü. 

Derin bir nefes aldı ve el bileklerini kapalı gözlerine bastırdı hafifçe. Gözlerinin önünden silinmeyen görüntüler, zihnini sürekli meşgul eden, acı verici sorular varken sadece dışarıyı izlemek bile işkenceye dönüşebiliyordu. Yere düşen her bir yağmur damlasında kendini görüyordu sanki: Kendisini ve peşini asla bırakmayacak olan geçmişini. 

Oturduğu yerde silkindi ve yavaşça ayağa kalkıp odanın kapısına ilerledi. Dış kapının diğer tarafından gelen takırtıları kulak arkası etti; pazar alanına taşınan yemeklerin konulduğu stantlar, ıslak taştan yollarda takırdayıp duruyordu. Akşam geç saatlere kadar süreceğini bildiği bu gürültülere alışmayı öğrenmişti. Hayatında ona acı veren her şeye bir şekilde uyum sağladığı gibi...

Lavaboya girip kapıyı ardından kapattı ve ellerini soğuk mermere yaslayıp, karşısındaki çatlak ayaya dikti gözlerini. Yansıması onlarca bölmeden kendisine bakıyordu; her biri yarım, her biri hüzünlüydü. Gözpınarlarında ışıldayan yaşlar ve çökmüş gözaltlarıyla korkunç bir cadıyı andırdığını düşündü. Anında ürperdi bu fikirle, o kelime anında tüylerini diken diken etmişti. Gözlerini kırpıştırıp yüzünü incelemeye devam ettiği sırada, aniden yanıp söndü etrafındaki ışık. Sertçe yutkundu ve hareket etmekten korkarak, çekingen bir şekilde ellerini usulca çekti taş lavabodan. Dişleri birbirine çarpıyor, ensesindeki tüylerden başlayan bir ürperti vücudundan dolanıp ayaklarına dek uzanıyordu. Görünmez gölgelerin, olası tehlikelerin etrafta kol gezdiğini hissetti. Aklının ucuna düşen ihtimal, anında yerle bir etti onu. Zihnindeki çarklar paramparça oldu, haftalardır toparlamaya çalıştığı zihin dümeni çatladı. 

Fırtına gibi açtı kapıyı ve kendisini dışarı attı. Evren, düşüncelerini onaylıyormuş gibi bir çığlık duyuverdi dışarıdan Kan donduran, kalbine indiren berbat bir ölüm sessizliği çöktü etrafa. Evin damından gelen su şarıltısı dışında, tık yoktu dışarıda. Sanki sabahtan beri cıvıltıyla trafta gezinen halk, aniden yeryüzünden silinmişti. Ancak bu rahatsız edici sükûnet bile uzun sürmedi; bir çığlık daha koptu, sonra onu bir diğeri takip etti. Günlerce sürecek zulmün tohumları atıldı, korku, bir organizma gibi yayıldı koca köye. Evden eve sıçradı, ardından damdan dama atladı; yetişkin, çocuk, yaşlı, kadın, bebek, erkek, ağaç, hayvan demeden... Etrafta canlı olan ne varsa silip süpürmeye başladılar. Can aldılar, bunu telafi edemeyecekleri kadar çok zulmettiler.

ATEŞİN VARİSİ 2 - KAYIP NEFES (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin