15. Bölüm - Kim Kime Karşı?

156 16 21
                                    

   Öncelikle herkese selam! Bu sıralar daha fazla bölüm yazmaya çalışıyorum ve aklımda bazı sorular var, bana yardım ederseniz sevinirim. Sadece ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Öncelikle bölümü okumanızı ve ardından şunu cevaplamanızı istiyorum:

Sizce Sandy Aramis ile gerçekten mutlu mu yoksa James'e karşı hisleri konusunda kendine yalan mı söylüyor?

İyi okumalar...

*

Genç bir kadın, ormanın derinlerinde yere uzanmış gökyüzüne bakıyordu. Vücudu, kelimelerle tanımlamanın neredeyse imkansız olduğu bir sancıyla sarınmış hâldeydi, göbeğinden başlayıp vücuduna yayılan katışıksız bir ağrıydı bu. İnce parmakları yaprakların ve nemli dalların arasından toprağa saplanmış, bir ağacın köklerine sarılmış gibi ihtiyacı olan tüm gücü yeryüzünden sağlıyordu. İçine çektiği her kesik nefesle birlikte bir çığlık daha koparıyordu. Öyle ki, krallığın en serin gecelerinden biriydi ancak genç kadının yüzü terden sırılsıklam olmuştu. Kendini zorlayarak bir nefes daha aldı ancak bu gittikçe imkânsız hâle geliyordu. Karnındaki bebek çıkmak yerine olduğu yere iyice siniyor gibiydi; annesine rahat bir nefes aldırmaya hiç hevesi yoktu, onca ıkınmaya rağmen olduğu yere mıhlanmış gibiydi.

"Lütfeeeen!" diye bir kez acı içinde bağırdı genç kadın, gözyaşları alnından süzülen tere karışıyor ve güzel yüzünü iyice ıslatıyordu. Üzerindeki beyaz elbise çamur, su, çimenlerin yeşil izleri ve biraz da kanla kaplıydı. Dayanamıyordu, daha fazla yapamayacağını düşünerek son nefesini de bıraktı. Gözleri kaymıştı. Bu acı katlanılmaz derecede fazlaydı ve yalnızca dakikalar geçmesine rağmen doğum sancısını bir ömürdür çekiyormuş gibi hissediyordu.

Bir kez daha ıkınmaya yetecek gücü kalmamıştı. Kendini güçsüzce yere bıraktı ve toprağa sapladığı titrek ellerini göğsüne dayadı. Serpiştirmeye başlayan yağmur biraz daha hız kazanmıştı ve genç kadının yüzündeki tuzlu suyu yıkayıp arındırdı. Etrafta hışırdayan ağaçlar ve durmadan gürleyen gök yüzü dışında hiçbir ses yoktu. Doğa anayı evi bellemiş canlılar bile bu akşam yeryüzünden eli ayağı çekilmiş gibi çıt çıkarmıyordu, genç kadın istese bile bu kadar yalnız hissedemezdi. Boğazına takılmış hıçkırıkları serbest kaldı, biraz daha sıcak gözyaşı soğuk yağmur damlaları arasına karıştı. Bulutlar ve de güçsüz, savunmasız kesilen bünyesi onu bu akşam yeteri kadar suyla boğmaya yemin etmiş gibiydi. Belki de böylesi daha iyi, daha hayırlı olurdu. Bu bebeği sağlıklı bir şekilde dünyaya getirse bile ne gidecek bir kapısı, ne de sığınacak bir yuvası vardı. Buraya kadardı, yolun sonu gelmişti. O adamdan ve onun kesin hükümlerinden, katı kurallarından kaçıp özgürlüğünü ilan ettiği gün, belli ki ona düşündüğünden daha fazla çekmiş olan bebeği de isyan bayraklarını çekmiş ve geleceğini haber yollamıştı. Keşke bu haberi vermek için biraz, çok az daha bekleseydi. Annesinin tek ihtiyacı biraz daha zamandı ve artık bunun için çok geçti. Akrep ve yelkovan hiçbir zaman ondan yana olmamıştı ki.

Düşünceleri rüya gibi sis bulutlarının arasında kaybolmaya, onu da kendileri gibi koca bir boşluğa çekmeye başlamışlardı ki büyük bir çatırtıyla olduğu yerde irkildi. Görünmez bir güç onu omuzlarından tutup sarsmış ve ayağa kalkmasını haykırmış gibiydi. Ormanın içinde bir kez daha gözlerini gezdirdi, nerede ve ne durumda olduğu bir kez daha dank etti kafasına. Elini büyük karnına yasladı ve hücrelerindeki tüm enerjinin canını çıkarırcasına, büyük bir çabayla doğruldu. Yaslandığı ağacın gövdesinden destek aldı ve ayaklandı. Çıplak, ıslak ve buz kesmiş ayaklarını sürüyerek ilerledi, gökyüzü ona eşlik ediyormuş ya da bu  garip tesadüflerle dolu gecenin sahnelendiğini biliyormuş gibi ışığıyla tüm gölgeleri aydınlığa kavuşturuyordu.

ATEŞİN VARİSİ 2 - KAYIP NEFES (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin