3. Bölüm - Tamamen Yabancı

366 39 19
                                    

Hep bir umut vardı. Ancak önemli olan, içimizde yeşeren bu taze duygunun filizlenmesine olanak tanımaktı.

Genç kadın ümitliydi. Kendisini, çevresini bir kapan gibi dört bir yandan sarmış saraydan da, onu pasif agresif bir tavırla bu sarayda ve de yanıbaşında alıkoyan genç kraldan da koruyabileceğini sanıyordu. Yaşlı, umursamaz ve oğlunun genetik özelliklerinin tamamını aldığı yaşlı kral göçüp gideli bir ay olmuştu. Genç kocasının taç giyme töreni gelip çatmıştı. Omuzlarına dökülen bukleleri elleriyle düzeltti ve aynadaki yansımasına baktı. Giydiği kızıl renkli, dökümlü elbise sayesinde karnındaki belirgin şişliği saklayabiliyordu. Şimdiden içini saran sıcacık, dolu dolu annelik hissiyle sarınmıştı; daima tetikteydi, olası bir gürültüde eli doğrudan karnına gidiyor, en başta da kocasına karşı büyük bir temkinle yaklaşıyordu.

Varlığından kimse haberdar olmamalıydı. Hem de hiç kimse.

Ancak tam da o gün başına geleceklerden, içine düşeceği karanlıktan habersizdi.

Hep bir umut vardı. Önemli olan bu duyguya gereken şansı vermekti.

Ancak bu, genç kadın için geçerli değildi.

Çünkü onun, umuttan çok daha fazlasına ihtiyacı vardı.

*

3 ay önce...

Morte, elindeki kadehi masasının kenarına bırakıp başını yavaşça geriye yatırdı. Aylardır üzerinde çalıştığı planı sonunda bir sonuca varıyor, ona gelecekte daha çok karanlığın olabileceğini müjdeliyordu. Gecelerini gündüzlerine katarak çalıştığı uzun günler neyse ki sona yaklaşıyordu. Artık yalnızca piyonlarını kendine çekmeli, onları kendi oyunundaki figüranlar hâline getirmeliydi. Bunun için elinde büyük bir koz vardı elbette; hem piyon, hem de bir vezir. Onun sağ kolu olacak ve bu planı gerçekleştirme yolundaki en büyük adımı atmasını sağlayacaktı.

Oturduğu masanın hemen karşısında kalan ağaç kapılar yavaşça açıldı ve gardiyanlarından biri içeri süzüldü. Ona selam verip hızla doğrulduktan hemen sonra, "Bay James geldi, efendim. Sizinle görüşeceğini söyledi."

Morte kadehini tutup kafasına dikti ve yavaşça ayaklanabilmek için boştaki elini masaya yaslayıp destek aldı. "İçeri yollayın." Gardiyan bir baş onayının ardından selamını verip geri çekildi. İçeri dolan sessizlik fazla uzun sürmedi ne yazık ki. Tekrar kapanalı saniyeler olmuş kapı iki yana açıldı ve siyah pelerinini savurarak içeri giren James göründü. Morte, yüzüne oturmuş gergin ifadeyi gördüğü an içinden fazla münasip olmayan birkaç kelime savurdu. Bu adam ilk başlarda her ne kadar işe yarar görünse de, Sandy Elizabeth Nelson yani namı diğer Aidan'ın, en küçük zaafı bile değildi. Onu gördüğü an kızının şaşırdığı açıktı ancak bu olayın üzerinden tam üç ay geçmişti ve bir an olsun, müstakbel damadını gözü görmemişti.

Kara Ejder'e olan hislerini hafife aldığını biliyordu artık; genç kralla daha çok uğraşacağı kesindi. "Bazı duyumlar aldım." dedi James karşısındaki adama selam verme gereği duymadan. Bu aşamayı çoktan geçtiklerini düşünüyordu, neyse ki Morte böyle küçük şeylere takılamayacak kadar önemli işlerle uğraş içerisindeydi. James, ceviz ağacından yapılma masanın karşı tarafındaki deri koltuğa kuruldu ve ellerini gergin bir şekilde bacaklarına koydu. Gözleri, onun aksine oldukça sakin ve keyifli görünen Morte'nin üzerindeydi. "Sarayın içindeki iş ortaklarının çenesi fazla sıkı değil anlaşılan?" Bu bir çıkarımdan çok, Morte'ye yöneltilen bir soru gibiydi. Anlaşılan onun hükmünün ne kadar sağlam olduğunu düşünüyordu kendi içerisinde. Morte gülmek istedi ancak bunu yalnızca içinden yapmakla yetindi.

ATEŞİN VARİSİ 2 - KAYIP NEFES (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin