Kapanış

103 7 3
                                    

   Beyaz örtülerle kaplanmış oval masaların üzerini upuzun mumlar süslüyordu. Mumların çevresi, iki efsanevi gücü temsil eden kırmızı ve siyah güllerle kaplıydı; aynı çiçekler özenle süslenmiş ve dekore edilmiş bahçenin girişindeki taş yolu da süslüyordu. Küçük ve büyük ışıklandırmalar akıllıca kullanılmıştı; süs havuzlarının etrafında, ağaçlarda, insanların çift için kadeh kaldıracağı masaların üzerinde, bahçenin etrafını saran su yolunun kenarlarında ve mihrapta...
Masallardan çıkma görüntü, arkadaşların kafa kafaya vermesinin büyüleyici bir sonucuydu; onlar kadar konuklar da bu etkileyici atmosferden son derece memnun kalmışlardı.

Serin yaz esintisi şık giyimli insanların saçlarını ve yüzlerini okşuyor; kahkaha, kadeh ve müzik sesleri birbirine karışırken ortama daha tatlı bir sıcaklık yayıyordu. Bahçenin arka tarafında koşturan çocuklardan birkaçı, bekâr prensleri süzen prenseslerin ayaklarına dolandığında o taraftan bir bağırış yükseldi ancak ses, keyifli mırıltıların gürültüsü arasında yitip gitti. Bu keyifli yaz akşamı, nasıl önemli bir olaya tanıklık ettiğini bilir gibi en iyi hâliyle kucaklıyordu yeryüzünü. Bu günün hatıralarda en iyi şekilde kalması için uğraşıyor gibiydi, tam bir minnet sebebi.

Müzik, insanların zihinlerini ve ruhlarını okşayıp kalabalığı yakınlaştırırken bir yandan da insanların arasında dolanan bir sır gibi dokunuyordu kulaklara. 

Çiftin dikileceği yükseltinin en iyi şekilde görülmesi için uğraşan kraliçenin yüzünde huzur dolu bir ifade vardı. Elleriyle, arka tarafa gerilmiş beyaz örtünün üzerinden sarkan sarmaşıkları ve şık görünümlü bitkileri düzeltiyordu. Bir anda beline dolanan kollarla gözlerini kapattı, daha kendisi gelmeden enerjisini hissetmişti zaten. Kimse görmeden boynuna dokunan dudaklarla keyifli bir mırıltı çıktı dudaklarından. Gözlerini araladı ve yan taraftan ona bakan güzel, yeşil gözlerle buluşturdu onları. "Büyüleyici görünüyorsun." dedi sevgili kocası, kendisinin nasıl göründüğünden haberi yokmuş gibi. 
Giydiği koyu takımın içinde geniş omuzları ve göğsü iyice ortaya çıkmıştı ve utanmaz, bekâr prenseslerden bazıları onu hâlâ gözlerine kestiriyor gibiydi. Kraliçe Estelle, altın sarısı saçlarının buklelerini sırtına doğru attı ve kollarını Thomas'ın boynuna doladı. 

"Asıl sen büyüleyici görünüyorsun." dedi büyük bir aşkla. Aralarındaki bu sevimli iletişim iltifatlardan çok daha fazlasıydı, gerçeklerdi. Ve sonsuza dek tükenmeyecek bir ateşle yanmaya devam ediyordu. 

Tam yan taraflarında dekoratif bir vazo düşüp de paramparça olduğunda Estelle gözlerini bıkkınca yan tarafa çekildi. "Miles!" diye bağırdı kendine hâkim olamayarak. Bugün, başını kaçıncı belaya sokuşuydu kim bilir. Kendisi tam bir baş belasıydı, aslında yürüyen bir bela mıknatısı demek de doğru olurdu. Arkadaşlarının peşinden koşmayı bırakmasa da bir süre tersine hareket etti ve kraliçe ile gözlerini birleştirdi. Babasından aldığı zümrüt yeşili gözleri ve düz, altın sarısı saçlarıyla gerçekten çok yakışıklı bir prensti. Ancak haylazlığı tüm iyi yönlerini bir çırpıda yok edecek derecedeydi, yine de annesinin biricik bebeği olduğu da bir gerçekti.

"Üzgünüm anne!" Hiç de öyle görünmüyordu oysa.

Estelle gözlerini kısarak ona, "Evde görüşeceğiz," bakışı atsa da küçük prens sırıtarak arkasını dönmüş ve diğerlerinin peşinden koşmaya devam etmişti. Thomas onun peşinden bakarken yanağını eşinin şakağına yaslamış ve onu iyice kendine çekmişti. "Bırak, bugün içinden geldiğince eğlensin." dedi. "Kırıp döksün."

"Sanırım arkadaşlarımızdan öç alıyorsun." 

Thomas sırıtmadan duramadı ve omuzlarını silkme cüretini gösterdi. "Eh, etme bulma dünyası." 

ATEŞİN VARİSİ 2 - KAYIP NEFES (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin