7.Bölüm

164 19 6
                                    


Yorulmuştum.

Üzerime bırakılan türlü yüklerin beni yıkıp, uçurumdan yuvarlamasından. Taşıdıklarımın üzerime düşüp beni yaralamasından. Ve kimsenin bana ulaşamamasından...

Yağan karların bir süre sonra buz tutması ve kayıp düşmeme çabasına giren o insanlar gibiydim. Düşmemek için şekilden şekle giriyordum ama omuzumda, kalbimde, içimde taşıdığım o yük beni tepe taklak ediyordu. Ben de o an daha fazla kendimi yormamak için ne olacaksa olsun kafası yaşıyordum. Ne kadar doğruydu ya da ne kadar yanlıştı bilmiyorum. Ama yaşanılan olaylardaki özverimin sıfır olduğu, sonrasında düzelmesi için uğraşmak yerine koşup kaçan biri olduğum gerçeği değişmiyordu.

Bazen yalnızlığın iyi gelebileceğini düşündüğüm anlar en yanıldığım anlardan biri olabiliyordu. Belki de sorun benimle alakalıydı ya da yaptığım yanlış zamanlamayla. Sonuç olarak yaptığım yanlışların bedelini ağır bir şekilde ödüyordum. Doğru zamanı bulamıyordum. Yanlışlarımı göremiyordum. Psikolojim zaten bitmişti ve yetmezmiş gibi hastalık oluşturmuştum kendime. Zamanında yaşanan her şeyin bedelini ben ödüyordum. Kafamdaki susmayan sesleri oluşturan kişileride biliyordum.

Küçücük bir çocuğun ne suçu olabilirdi yaşananlarda. Sadece on beşli yaşlardaydım. Hatalarım vardı. Kimin yoktu ki? İnsanız, hatamız elbet olacaktı. Ama ben farklıydım. Benim en büyük hatam bu dünyaya gelmem değil, yanlış kişinin kardeşi olmamdı. Abim çok deli dolu, korumacı, güler yüzlü biriydi. Ve onun sonunun gelme sebebi bendim. Sadece beş yıl kalacaktı o demirlerin arkasında. Ama o bir yıl olmadan gitmişti. Son kez bile görememiştim onu. Suç benimdi, benim yüzümden olmuştu. Ben olmasaydım o dehşeti vahşet kaos ortamından koşa koşa kaçardı. Ama ben vardım. Beni arkasında bırakmak yerine korumaya çalıştığını düşünerek yapacağını yapmıştı. Beni düşünmemişti. Arkasında kalan benin ne halde olacağını, nerede kiminle ne yapacağını, ne kadar üzüleceğini. Bir taraftan düşünürken bir taraftan en büyük yanlışı yapmıştı. Ben arkasında desteksiz kalırken o beni bırakmıştı. En büyük darbeyi abimden yemiştim ben. Hepsi gelip geçiciydi. Ama abim öyle değildi işte...

Her anımda destekçimdi. Her yaptığımda, yanlışta olsa benim görmemi isteyip, sonrasında yaptığım yanlışı söyleyerek doğruya yönlendiren oydu. Düştüğümde kaldıran, gözyaşlarımdan nefret edip, ağladığımda şebeklik yapanda oydu. Bencilceydi yaptığı. Beni bırakıp, kaçsaydı saklanabilirdim. Beni sonrasında yine bulabilirdi. Şu an burada olsaydı otuz yaşına girmesine az kaldı diye dalga geçebilirdim. Ama yoktu. Mezarına gidemezdim. Bu halimi görmemeliydi. Onun bıraktığı ben olsaydım, normal Jungkook olsaydım gidebilirdim. Ama ben ciddi manada delirmiş, psikolojimin bozulmasına seyirci kalmıştım. Sadece yirmi dört yaşındaydım. Yakında yirmi beş...

Ama o yoktu...

Yağan karın üzerinde kalan sonbahar yaprağı gibiyim demiştim ya. Ben yanımdaki yaprağın kara gömülmesini izlemiştim çünkü. Yanımdaki yol arkadaşımı sadece saatler içinde kaybetmiştim. Karın altında kalmıştı o. Karlar eridiğindeyse toprağa karışmıştı...

- Jungkook? Neden ağlıyorsun?

Aria'nın telaşlı sesine karşı gözyaşlarımı silip, titrek bir nefes almıştım. Oysa yüzümü elleri arasına almış ona bakmamı sağlamıştı.

- Yoruldum. Çok yoruldum Aria. Gitmek istiyorum. Kurtulmak istiyorum. Daha uyanmak istemiyorum.

Başını iki yana salladığında titrek nefeslerimi veriyordum. Bıkmıştım işte. Güçlü durmak bu zamandan sonra sordu. Olmuyordu!

- Deme şöyle.

Gözyaşları benimkiler gibi bir bir düşerken gökyüzüne baktım. Elleri de istemsizce düşmüştü.

- Jungkook, ben sensiz yapamam. Birlikte atlatacağız bunu. Söz verdin bana.

Vermiştim. Söz vermiştim. Ama şu zamandan sonra zordu. Sözümü tutan bir insandım ama bu noktada bütün dengeyi gözüm kapalı bozardım...

- Olmuyor işte Aria. Görmüyor musun? Hem sana hem abim dediğim adama neler yapıyorum. Kafamdaki aptal sesler susmuyor. Şurada bir anda çıkıp 'sık şunun bpğazını' dese karşı çıkamam Aria.

Kötüyü anma Jungkook. Kötüyü anma. Gelir seni bela gibi bulur. Sadece gitmesini istiyorum. Kafamdaki olumlu olumsuz her şeyin gitmesini istiyorum.

- Jungkook. Ben sadece. Sadece seni kaybetmek istemiyorum. Ama her geçen gün git gide kopuyorsun benden. Kafandaki sesler geçmişini biliyor. Seni benden alıyorlar Jungkook. Her gecenin sabahı sensizlik korkusuyla yaşıyorum ben. Senin ne yaşadığını bile bilmiyorum. Tek bildiğim aileni kaybettiğin, geçmişine dair tek bildiğim bu!

Sesi git gide yükselirken teras katta olmamızın verdiği rahatlık vardı üzerimizde. Ama söyledikleri beni git gide etkiliyordu. Evet anlatmamıştım. Anlatamamıştım. Korkmuştum. Böyle bir ailenin oğluyla birlikte olmaktan utanç duymasından korkmuştum. Madem öyle. Gitmesine izin verebileceğim bu dönemde her şeyi öğrenmesi daha iyiydi belkide. Belki giderdi. Belki bu lanet hastalığımın ona verebileceği tüm zararlardan kurtulurdu. Bu gidişle ölecektim zaten. Toz olup, hem kendimi hem zarar verebileceğim insanları kurtarmış olacaktım. Şimdi gitse ölürdüm belki de olmayışının verdiği acıyla. Ölmem daha iyiydi. Çekeceğim onun yokluğu bile olsa razıydım.

Ne kadar erken o kadar iyi. Öyle değil mi?

*****

Geçiş bölümü...

Bipolar | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin