8.Bölüm

162 20 15
                                    

Flashback

Toprak gözlerine iyice bakıp, gülümsememi engellemek için yanak içlerimi yedim. Pekala, zorlanacağımı düşünmemiştim. Ama hastalık başlangıcımda bile beni bırakmayıp, destek olmuştu benim güzelim.

- Aria. Ben.

Yutkunup, bana anlamsız bakışlar atan sevgilime baktım. Az önce arabanın çarpmasından kurtarmıştım onu. Kurtaramasaydım... Tanrım, düşüncesi bile berbat. Hem bugünü mutlu geçirmem gerekti.

- Sen ne? Jungkook, sabahtan beri tuhaf davranıyorsun. Derdin ne senin? Kötü hissediyorsan Yoongi'yi arayabilirim.

Başımı hızla iki yana sallayıp, masanın altında duran kutuyu sıkıca kavramış elimi masaya doğru çıkardım. Kutuyu yavaşça açtığımda gözlerini büyültmüştü. Ona sormamıştım, belkide hazır değildi.

- Aria, ben seni görünce bir tuhaf oluyorum. Böyle heyecandan diyeceklerimi unutuyorum. Biliyorsun iki yıl olacak. Ama hazır olup, olmadığını sormamıştım. Belkide değilsin. Yinede hastalığımı öğrenmeme rağmen beni bırakmadın, hep yanımdaydın. Ben, sadece. Yani değiştirmek istediğim tek şey. İşi resmiyete dökmek. Seni seviyorum Aria. Benimle evlenir misi...

Elini kaldırıp beni durdurduğunda yutkundum. Al işte. Sormadan iş yaparsan böyle olur Jungkook.

- Jungkook, şu hastalık mevzusu. Ben seninle evlenemem Jungkook. Genine işlenmişse çocuklarımın bu şekilde doğmasına müsaade edemem.

Gözlerim dolarken kutuyu sertçe masaya bırakıp, ayağa kalktım. Ne demek bu?! Madem öyle neden benimle beraberdi hala! Ayrılabilirdi!

- Beni güzel oynatmışsın parmağında oynatmışsın Aria Masterson. Bilseydim sana bir gram değer verecek kadar düşmezdim.

Hızlı adımlarla arabaya ilerlediğimde gülerek arkamdan gelip, kolumu tuttu. Elimdeki kutudan yüzükleri alıp, bana uzattığında kaşlarımı dahada çattım.

- Benim saf bebeğim. Şakaydı, tabiki evlenirim seninle.

Kahkaha attığında şaşkınca ona baktım. Kalbime indirdi manyak! Oyunculuk eğitimi almasına gerek yoktu bir yaz dizisine soksak kırk yıllık oyuncuymuş gibi oynardı.

- Şaka mısın sen Aria! Yüreğime indi!

Gülümseyip, yanağımdan öptüğünde bütün sinirim toz olup, uçmuştu...

Flashback end

Bana çatık kaşlarıyla bakan toprak gözlerine baktım. Yüzümü sıvazlayıp, terastaki koltuklardan birine oturdum. O da hızla yanıma kurulduğunda derin bir nefes almıştım.

- On beş yaşlarındaydım. Annemde babamda içerdi hergün. Birbirlerini sevmiyorlardı zaten. Hergün kavga eder, komşulardan şikayet gelene kadar susmazlardı. Babam içkili eve geldiğinde yapmadığını bırakmazdı. Hep şiddet, küfür, hakaretler. Annemde içmeye başladı bir süre sonra. Unutmak istedi. Ama bu sefer bizi unuttu. İkiside deli gibi sarhoş gezerlerdi. Bizde tabi abimle odaya kilitlerdik kendimizi orada sabaha kadar ses çıkarmadan yatakta yatardık.

Şaşkın bakışları üzerimdeyken iç çektim. Belkide içimi dökmem daha iyiydi. Onun bilmesi, benim bu hale gelmemin nedenleri. Zordu işte her şey.

- Bir süre sonra babamdan beklediğimizi annem yapmıştı. Babamı dövüyordu. Bizi dövüyordu. Bana sürekli beni öldüreceğini söyleyip, gülüyordu. Belkide en çok ondan etkilenmiştim. Bilmiyorum. Çok zaman geçmedi yine ikiside sarhoş geldi eve. Yine kavga ettiler. Annem babamı döverken babam dayanamadı bıçakladı annemi. Sonra da olduğu yerde bayıldı. Uyandığında ona annemi öldürdüğünü söyledim.

Bipolar | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin