Kanayan dizimi üflemek fayda etmiyordu. Geçmiyordu acısı. Oflayarak su şişemin kapağını açtım. Kanayan yere yavaşça döküp, temizlemeye çalışmam ise fazlasıyla sızlamasına neden oluyordu. Gözlerim istemsizce dolarken yanıma gelen Gureum'a bakıp, tebessüm etti. Yanıma çömelip, kanayan dizime baktığında gülümseyip tüylerini okşadım.
- Bıktık bu düşmelerden değil mi oğlum?
Bir kez havlamasıyla gülümsemiştim. İyi arkadaş olmuştuk burada. Belkide tek arkadaşımdı. Ama diğerlerinden daha iyiydi orası kesin.
- Jungkook!
Halamın sesiyle irkilerek ayağa kalktım. Acıyan dizimin aşağılarına batan dikenleryeterince acı veriyordu. Morarmıştı ve kanamaya devam ediyordu. Üzerine asla basamıyordum acısından. Topallayarak ağacın arkasından çıkıp, halama yöneldim.
- Ne oldu hala?
Yutkunup bakışlarını üzerimde gezdirdi. Ardından dayıma döndüğünde anlamaz bakışlarımla onlara bakıyordum.
- Jungkook, abin. Abin yarın defnedilecek.
Kaşlarımı çatıp, dediklerini idrak etmeye çalıştım. Olmuyordu. Defnedilecek? Yarın? O, o ölmüş müydü?
- N..ne diyordun dayı? Abim ölemez!
Daha dün capcanlı kanlı canlı karşımda duran adam, şimdi nasıl ölebilirdi? Sadece saatler geçmişti! Bir anda nasıl bana öldü diyebilirlerdi?!
- Öldü işte Jungkook. Yarın gidersin mezarına. Gel hayatım yemek hazır.
Dayımı tutup, içeri soktuğunda kapıyı çokta suratıma çarpmıştı. Ben öyle gözyaşlarımla kalmışken yanımda destek veren kimse yoktu. Gureum'dan başka. O yakın arkadaşımdı ve tek yanımda olduğunu hissettiğim hayvan dostumdu. Ve insanların yalan arkadaşlıklarındansa onunla sonsuza dek yalnız kalmayı tercih ederdim. Şimdi abimden sonraki destekçim belli olmuştu. Kısa bir süreliğin de olsa Gureum...
~
Tekrar ve tekrar yüzüme kapanan kapıyla iç çekip, ofladım. Ne vardı az buz şarkı dinleseydim? Zaten televizyonla ilgilenmiyorlardı. Neyin nefretiydi bu? Sadece abimden sonra daha da artan bu kötü davranışlara karşı ne yapabilirdim ki? Göz devirerek saksının altındaki anahtarla kapıyı sessizce açtım. Odama görünmeden girip, topladığım bavulla beraber tekrar sessizce kapıya gittim.
- Birileri kaçıyor galiba?
Dayımın sesiyle arkama bakmadan koşarak kaçmaya başladım. Bahçeden çıkmamla arkamdan yediğim tekme darbesiyle yere yığılmam bir olmuştu. Çenem sertçe yere çarparken gözlerim hissettiğim acıyla dolmuştu. Saçımdan tutup, sertçe geriye çektiğinde dudağımdan çeneme ilerleyen sıvıyla gözlerim istemsizce kapandı.
- Nereye kaçtığını sanıyorsun?
Arkadan gelen komşuların sesiyle saçımı bırakmıştı. Boşluğundan faydalanıp, hissettiğim acıyı pas geçerek, yuvarlanmış bavulumu da alıp koşmaya başlamıştım. Aralıksız kaçmamın ardından teyzemlerin evinin önünde durmuş, derin nefesler almaya çalışmıştım. Yanımda beliren Gureum'a şaşkın bakışlarım eşliğinde sarıldığımda hoşuna giden mırıltılar çıkarmıştı.
- Gel oğlum.
Birlikte teyzemin kapısına geldiğimizde zile basmış kapının açılmasını beklemiştim. Açılan kapıyla teyzem göz devirmiş ardından küçümser bakışlarını üzerime dikmişti. Teyze, anne yarısı mıydı? Hiç sanmıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bipolar | JJK
FanfictionBen ondan, o benden kurtulmaya çalışıyordu. Ondan kurtulmak zordu. O kadar zordu ki. Çevrendeki kimseyi gözün görmüyordu. Kendine geldiğindeyse, asla hissetmediğin o lanet pişmanlıkla ölmek istiyordun...