Hayatta yapmak istediklerimizi hayal ederken önümüzdeki engellerin farkında olamıyorduk çoğu zaman. Mesela sevdiğim insanla evlenmeyi hayal ederken önümde bana oldukça fazla büyük bir engelin çıkması oldukça kötüydü. Ve bu engel ya benim ölümü ya da sevdiklerimden birinin ölüsünü önüme serecekti. Ruhum ise sevdiklerimden birine kıyarsam beni yaşadığım süre boyunca büyük bir sınava sokacaktı. Buna hazır olduğumu sanmıyordum.Aria, Amber, Yoongi hyung. Onlar hassas noktamdı. Abimden sonra bu kadar sevdiğim sadece üç insan vardı. Ve ben onlara zarar verdikçe çektiğim pişmanlık git gide artıyordu. Onlar hak etmiyordu bunları. Bilinçli ya da bilinçsiz her türlü şeyi yapıyordum. Ve sinirlendiğim zaman ise yaptıklarımı unutuyordum, gözüm hiçbir şey görmüyordu. Asıl sorunda buydu ya zaten...
- Jeon?
Aria'nın sesiyle ne kadar dönmek istesemde dönemedim. Dönmedim. Onu gördükçe yaptıklarımla yüzleşiyordum. Ve bu daha kötü şeylere yol açıyordu. Belki de yüzleşmek istemiyordum buna hazır değildim. Ama bu yaşanılanları değiştirmezdi.
- Hadi gel bak, yemek hazırladım. Ye biraz. Gittikçe zayıflıyorsun.
Bu kadını hak ettiğimi bana kimse inandıramaz. Onun yaptıklarına, bir de benim yaptıklarıma dışarıdan bir göz olarak baksaydım herhalde hiçbir şeyi hak etmeyen taraf olarak kendime söverdim.
- İstemiyorum. Siz yiyin.
Bıkkınca verdiği nefesiyle gözlerim dolmuştu. Bıkması en normal şeydi. Sadece dört yıldır istediği gibi hareket edemiyordu bile. Ben elimde fenerle onun bölgesini aramış, bulduğumdaysa zorlamış ve zorla girmiştim. Kim hayatına bu şekilde giren birini severdi ki?
- Jungkook hadi. İsteyip, istememene bağlı değil bu. Yemeğini yemek zorundasın.
Ölmek için gün sayan bir insana bunu demesi ne kadar ironiydi değil mi? Komikti. Hiçbir şeyi hak etmeyen bu adama yemek zorundalığı koyuyordu.
- İstemiyorum dedim Aria!
Yatağın boş kısmı çökerken, kollarını belimde hissetmiştim. Hızla ittiğim kollarıyla eş zamanlı ayağa kalktım. Ben ondan uzaklaştıkça o yanımda bitiyordu. Ben onu korumaya çalıştıkça beni kendine çekiyordu.
- Hava alacağım. Rahat bırakın beni.
Hızlı bir biçimde odadan çıkmamla birlikte kapının zili çalmıştı. Takmadan terasa çıkıp, kendimi koltuğa bıraktım. Hiçbir şeyi hak etmiyordum. Hiçbir şeyi.
Lanet olsun ki geçmiş kafamdan silinmiyordu. Hiçbir şekilde silemiyordum. Esir almıştı beni. Bir yerlere varmamı engellemek istercesine dönüp duruyordu kafamda. Film şeridi gibi geçiyordu gözümün önünden. Dayanabilecek takatimim kalmadığını hissediyordum. Ne de olsa yakın zamanda ya kendi sonumu getirecektim. Ya da kafamdaki seslerin benim sonumu getirmesini bekleyecektim. Bundan ibaretti tüm olay...
- Jungkook. Misafirimiz var gel hadi.
Yoongi hyungun sesiyle başımı sallayıp, ayağa kalktım. Sakin adımlarla onu takip ederek salona gelmiştik. Siyah dalgalı saçlı çocuğu gördüğümde kaşlarım istemsizce çatılmıştı.
- Jungkook, bu Taehyung. Aria'nın arkadaşı.
Kızın arkadaşlarını bile tanımıyordum. Cidden nasıl bir nişanlı olduğumu sorgulamam gerekti. Komiksin Jeon Jungkook. Çok komiksin.
- Merhaba Jungkook.
Uzattığı elini sıkıp, baş selamı vermiştim. Yoongi hyunga döndüğümde bana beklentiyle bakan Aria'ya göz ucuyla bakmıştım. Üzgünüm bebeğim, ama böyle bir durumda arkadaşını karşılayamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bipolar | JJK
FanficBen ondan, o benden kurtulmaya çalışıyordu. Ondan kurtulmak zordu. O kadar zordu ki. Çevrendeki kimseyi gözün görmüyordu. Kendine geldiğindeyse, asla hissetmediğin o lanet pişmanlıkla ölmek istiyordun...