Yarım saattir başıma giren ağrı sonucunda parmaklarımı şakaklarıma götürüp bastırdım ve masaj yaptım. Gözlerimin ağrısıda gözlerimi kapatmamı sağlarken uyumamak için kendime tembihledim. Dinmeyen baş ağrım saçma bir şekilde sinirlenmeme neden olurken derin bir nefes alıp verdim.
Daha fazla bekleyemeyip çekmeceden ağrı kesici aldım ve su yardımı ile içtim. Başımı arkaya atıp gözlerimi kapattım ve biraz öyle durdum.
Jisoo'da saatlerce kalmış, ordan bar'a geçmiştim. İçtiğim içkiler bilincimi zayıflattığında hatırlağım tek şey bana yaklaşan erkekdi. Bazı şeylerde hatırlasam onları yok saymıştım.
Gece'nin bir vakti eve dönmüştüm. Duştan sonra kendimi yatağa atacakken bitirmek zorunda olduğum çizimler gelmişti. O yüzden nefesi masamda almıştım ama pek nefes alabildiğim söylenemezdi.
Gözlerim uykusuzluktan ağrıdığı ve yandığı için sandalyemden kalkıp kendimi yatağa attım. Uykusuz kalmak en nefret ettiğim şeydi. Gözlerim acıyordu ve ben gözlerimin acımasından nefret ederdim.
Başımda uyanmam gerektiğini söyleyen hizmetçi ile ne ara uyduğumu anlamamıştım. Uyurken saatlerin geçmesine rağmen uyanınca göz açıp kapatmışım gibiydi.
"kapa çeneni ve çık odamdan" sesi kulağımı tırmalamaya başladığında sinirlenmiş ve pürüzlü çıkan sesimle sinirle homurdanmıştım. Sustu ve kısa süre içinde kapıyı açıp kapattı. Rahatladığımı düşünürken yüzüme gelen ışıkla gözlerimi sıkmıştım. Bıkkınlıkla nefes verip sinirle yataktan kalktım. Duvardaki saat ile saatin sekiz olduğunu anlamıştım. Dört saat uyuduğumun bilincine varınca sinirimin harlanmasına engel olamadım.
İki saat erken uyandırmaktaki amaçlarını merak ediyordum.
Büyük banyoma girip bileğimdeki toka ile saçlarımı topladım. Musluğu açıp suyun akmasını sağladığımda eğilip avcuma soğuk suyu doldurdum ve yüzüm ile buluşturdum. Bunu iki-üç defa daha yaptıktan sonra musluğu kapatıp havlu ile yüzümü kuruttum. Banyodan çıkıp giyinme odama girdim. Klasik pantolon-t-shirt kombini yapıp saçlarımı en üstten sıkı bir at kuyruğu yaparak topladım.
Odamdan çıkıp merdivenleri oldukça yavaş bir şekilde indim. Salona girerken, salondan gelen sesler kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Duraksamadan salona girdiğimde masaya doğru ilerlemiş ama daha sonra durmuştum.
Kim'ler neden burdalardı?
Beni ilk fark eden babam yüzündeki mutlu geniş gülümsemesi ile yüzüme baktı.
"gel kızım otur"
Babamın dediğini yapıp masaya ilerlerken gözlerim masayı taramıştı.
Jongin yoktu
Annemin yanına oturduğum masada gülmeyen tek kişi bendim. Bay ve bayan kim gerçekten mutlu görünüyorlardı. Babamda öyle duruyordu. Annem ise hiçbir zaman gerçekten mutlu olmamıştı.
Sessizliğimi koruyup önümdeki tabakla ilgilenmiştim sadece. Kahvaltımı her zamankinden daha yavaş yapıyordum.
İçimdeki enerjiyi bulamamıştım
Çatalımı peynire doğru uzattığım da gözüm annemin masaya koyduğu eline kaydı. Gözlerim bu anı bekliyormuş gibi annemin yüzünü bulduğunda annemin büyük ama çekik gözleri ile karşılaştım. Önüme dönüp çatalımı peynirden çekip tabağa koydum.
Kahvaltım bitmişti
Tabağımın yanındaki beyaz peçeteyi alıp dudaklarımı sildim ve masaya bırakıp ayağa kalktım. Tüm gözler bana döndüğünde gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troubled Love '~, JenKai
Fanfiction-benimle oynamak tehlikelidir Kim Jennie -Ve ben tehlikeyi severim Kim Jongin Dedim parmaklarımı karın kaslarından sürterek gögsüne doğru çıkarırken. Gözlerinden çaresizce beni istediğini görebiliyordum. O beni istiyordu. Ama bunu dile getirmeyecek...