"sonra gitti kızın üstüne vişne suyu döktü"
Mino yüksek bir kahkaha attığında masadaki bir çok kişi de ona eşlik etmişti. Yanında ki arkadaşı jiwon göz devirip omzuna yumruk atmıştı. Mino bu sefer yüzünü buruşturup arkadaşına baktığında istemsizce gülmüştüm.
"hiç bir yeteneğimi söyleme ama git yaptığım sakarlığı herkese anlat. Sana birşey anlatılmıyor"
Mino kolunu arkadaşı jiwon'nun omzuna atıp gülmüştü. Önümdeki limonata bardağında ki pipeti dudaklarımın arasına alıp içtim. Bardağı masanın üstüne geri koyup kafamı kaldırdım ve masada oturan kişilerin yüzlerine baktım. Mino ve jiwon dışında diğer kişilerle sadece merhabalaşmışlığım vardı. Bu yüzden pek keyif aldığım söylenemezdi.
Masaya yaklaşan beden ile gözlerim o bedeni bulmuştu. Gözlerimiz buluştuğun da sırıtmış ve mino'nun önündeki sandalye'yi çekmişti.
Seungwan
Jongin'nin kuzeni
"seung hanım, sonunda yanımıza gelebildin demek"
Seungwan, mino'ya göz devirip elini kaldırdı ve garsonu çağırdı. Garson gittiğinde bize döndü ve sohbet etmeye başladı. Önüme dönüp derin bir nefes verdim verdim.
Her gün illaki onunla alakalı birşeyle karşılaşmak zorunda mıydım?
Telefonumu elime alıp dikkatimi telefona verdim. Arada seungwan'nin sesi kulağımı dolduruyordu.
Dm'ler kısmına girip isteklere girdim ve gelen mesajları okumaya başladım. Arada limonatamdan içiyordum. Buzlu sıvı boğazımı dondursa da hava sıcak olduğu için bu sorun teşkil etmiyordu.
"ah, geldi"
Seungwan'nin mutlu ve enerjik çıkan sesi ile kimin geldiğini merak etmiştim. Ayrı yetten sesini dikkat çekmek ister gibi yükseltmişti. Başımı kaldırıp seungwan'nin tarafına baktım. Seungwan ayağa kalkmış ve bir kaç adım masadan uzaklaşmıştı. Kollarını kendisinden uzun bir bedenin boynuna sarıp sarılmıştı. Esmer kollar, beyaz elbisenin bel kısmını sararken çoktan göz göze gelmiştik.
Kim Jongin
Gözlerini benden alıp kuzenine çevirdi. Mino'nun bana baktığını görünce mino'ya bakmış ardından önüne dönmüştüm. Jongin, seungwan'nın yanına oturduğunda odak noktası jongin olmuştu. Telefonuma geri dönerken pipeti dudaklarımın arasına aldım ve limonata'nın dibini getirdim. Pipetin ucunu ısırıp bir kaç saniye sonra masaya geri bırakmıştım.
Tanıdık gülme seslerini işittiğim de gözlerim refleks olarak seslerin sahibini bulmuştu. Gözleri gülmekten kısılmış seungwan ve jongin. Saçları eli ile geriye attığı için bazı tutamlar alnına ya da yana düşmüştü. Giydiği siyah t-shirt ve üstündeki gümüş zincir, sıradan da olsa havalı durmuştu. Gözlerim boynunu bulduğun da jongini ilk defa gördüğümde ki gibi incelemiştim. adem elması hareket edittiğin de gözlerim çıkık adem elmasını bulmuş ve nedensizce yutkunmuştum. İçimde bir şeyler hissederken gözlerimin jongin'den alıp ekrana çevirdim.
"selam"
Bir kaç dakika sonra tanıdığım erkek sesini işittiğimde kaşlarım havaya kalkarken başımı kaldırmış, sesin sahibine bakmıştım. Kırmızı saçlı taeyong masaya gülümseyerek gelip karşımda ki sandalye'ye oturmuş ve göz kırpmıştı. Kocaman gülümseyip diğerlerine dönmüş ve enerjik bir şekilde kendini konuşmaya dahil etmişti.
Taeyong'un burdan kimin ile bağlantısı olduğunu anlam verememiştim. Mino ile arkadaş olmadığını biliyordum. Daha önce burdaki kişiler ile yanyana gelmiştim ama hiç birinde onu görmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troubled Love '~, JenKai
Fanfiction-benimle oynamak tehlikelidir Kim Jennie -Ve ben tehlikeyi severim Kim Jongin Dedim parmaklarımı karın kaslarından sürterek gögsüne doğru çıkarırken. Gözlerinden çaresizce beni istediğini görebiliyordum. O beni istiyordu. Ama bunu dile getirmeyecek...