Duyduğum hareket sesleri ile kendime gelmeye başladığım da bu sesin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Çok geçmeden Jongin'nin pantolonunu giydiğini anlamıştım. Gözlerimi aralarken doğru tahmin ettiğimi anlamıştım. Jongin, arkası bana dönük bir şekilde pantolonunu giyerken çıplak sırtına bakmıştım. Belli olan tırnak izlerine. Bu yüzümde bir gülümseme oluştururken silmek gibi bir girişimde bulunmadım. Bilerek yapmıştım o izleri.
Jongin gömleğini giymek için yere eğilirken omzunu üstünden yatağa bakmıştı. Onu izlediğimi gördüğün de ilk afallamış ama sonra yerde ki gömleğini alıp önüne döndü ve kollarından geçirip düğmeleri iliklemeye başladı.
"Oyalanma, bir an önce çıkmalıyız"
Derin bir nefes alıp dirseğimden destek alarak hafif kalktım ve saçlarımı geriye atıp Jongin'e baktım.
"Acelemiz neye?"
Gömleğinin eteklerini pantolonunun içine geçirirken hâlâ arkası bana dönüktü.
"Şirkete geç kaldım, seni bırakıp oraya geçmem lazım"
Gözlerimi devirirken beyaz örtüyü göğsüm de tutuyordum düşmemesi. Ne kadar önemli bir şirketmiş bu şirkette.
"Ne zamandan beri işkolik oldun sen?" Sesim merak ve biraz da alay barındırıyordu. Derin bir nefes verip bir kaç saniye öyle durdu ve sonra kapıya ilerleyip kapıyı açtı. Odanın kapısını açtığında olduğu yerde durdu.
"Sen beni aldattığından beri" kapıyı arkasından kapatırken kapı ile bakışmaya başladım. Ne kadar süre aynı pozisyonda kapı ile bakıştım bilmiyorum ama lafı içimde bir yere sıkıntı olmuştu. O zaman zerre suç duymaz iken, şimdi kurduğu cümle ağırlık yapmıştı kalbime. Suçluluk duygusunu tatarken ne kadar iğrenç bir duygu olduğunu hatırladım.
Sıkıntı ile ofladigimda kendimi yatağa geri attım ve beyaz ama sararmış tavana baktım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldığında kafamı çevirdim. Jongin elinde ki kıyafet ile kapıyı açık bırakarak içeri girdi. Yatağın yakının da durup elinde ki kıyafetleri yatağa atıp kısaca yüzüme baktı "bunları giy. Hızlı ol" arkasını dönüp odadan çıkıp kapıyı kapattı.
İstemsizce kaşlarım çatılmıştı bu soğuk ve sert tavrına. Ama çok geçmeden yüzümü serbest bırakıp ayaklandım ve getirdiği ona ait olan kıyafetleri giydim. Saçlarımı karışmış olsa da parmaklarım ile elimden geldiğince düzelttim. Hoş, şuan umrumda olan tek şey tekrar uyumaktı o yüzden saçlarım umrumda değildi.
Odadan çıkıp salona geri döndüğümde Jongin'nin telefon ile ilgilendiğini gördüm. Boğazımı temizlediğimde kafasının kaldırmadan gözlerini bana çevirip tekrar telefona baktı ve bana doğru adımladı. Yanımdan geçerken sessiz çıkan sesinden kurduğu cümleyi duydum.
"Eşyalarını al"
Evin kapısını açıp çıkarken burnumdan soludum ve eşyalarımı alıp bende evden çıktım ve kapıyı kapatıp evin önün de ki arabaya ilerledim. Kapıyı açıp otururken kapıyı sertçe çekil kapattım ve kemerimi taktım. Kapıyı sertçe kapattığım da Jongin'nin çatık kaşlarının yüzümde dolandığını görmüştüm ama bir şey denemiştim.
O da önüne dönüp arabayı çalıştırdı ve evimin yolunu tuttu. Araba da duyduğumuz tek şey nefes alış veriş seslerimiz ve tekerleğin zemin de bıraktığı sesti. Boğucu bir sessizlik vardı.
Jongin beklediğimden daha çabuk evin önüne geldiğinde hayal kırıklığını hissettim. Bu kadar çabuk ayrılmak istediğimden emin değildim.
"Dün gece olanları" kemerimi çıkarttığım sırada solumdan gelen sesle ilk garibsedim. Tek kelime etmediği yolculukta birden konuşması duraksatmıştı beni. Kafamı Jongin'e çevirdiğim de onun ön camdan dışarı izlediğini gördüm "unutalım"
Kaşlarım çatılırken yan profilini izledim "anlamadım"
Yüzünü bana çevirip gözlerimin içine baktı "dün gece olanları unutalım Jennie. İkimizde hata olduğunu biliyoruz, o yüzden unutalım"
Ağzım şaşkınlık yüzünden aralanırken kaşlarım havaya kalkmıştı. Hata olduğunu mu düşünüyordu? Onun aksine ben öyle bir şey düşünmüyordum.
"Hata olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Evet" tereddütsüz cevabı ile sarsılsam da yüzüme yansıtmamaya çalıştım.
"O an da ki gözlerinin yoğunluğu hiç öyle değildi ama"
Kaşları havaya kalkarken farkın da değilmiş gibi baktı gözlerine. Arkasına yaslanmış yorgun gözleri ile bana bakıyordu.
"İkimiz için de bir hata olduğunu söylüyorum zaten Jennie"
Önüme dönüp dudağımı yaladım ve ikimiz de sessizce bekledik. O bir şeyler dememi, bende diyecek bir şeyler bulmayı.
Kafamı tekrar ona çevirdiğim de bana bakmıyordu ama ona dönünce gözleri beni buldu.
"Kendi adına konuş Jongin"
Kaşları çatılırken dudakları aralanmıştı ama arabanın kapısını hızla açtım ve kendimi dışarı attım. Kapıyı hızla kapatıp arabanın önünden dolanıp bahçeye girdim. Eve doğru ilerlerken içimi öfke kaplamıştı. Hata olduğunu düşünmesi sinirlendirmişti beni.
Zile bastıktan kısa bir süre sonra kapı hizmetçi tarafından açılmıştı. Hızla içeri girip merdivenlerden çıktım ve odaya girdim. Eşyalarımı yatağa fırlatıp banyoya attım kendimi ve hızla üstümdekilerden kurtulup kendimi duşa kabine attım. Suyu açtığım da ilk soğuk su ile temas etmişti tenim. Sonra yavaşça sıcaklaşan su ile.
Öylece durdum. Hareket etmeden suyun bedenimden akmasına izin verdim. Sonra çömelip kollarımı bacaklarıma sardım ve çenemi dizime dayadım.
"Aptal" diye fısıldadım Jongin için. Aptaldı. Unut diyecek aptaldı.
Aklıma ben geldim. Onu aldatmış, zor zamanlar geçirttirmiş, tekrar ilişki yaşadıktan sonra unut dediği için ona sinirleniyordum.
"Aptal" diye bu sefer kendim için fısıldadım. Aptaldım. Hakkım yokken ona sinirlendiğim için.
Kalbimin atışını hissettim. Hızlı değildi ama tüm bedenimde hissedecek kadar sesli atan kalbimi. Jongin'i gördüğüm de sanki beni unuttun der gibi kendini hissettiriyordu.
"Aptal" diye bu sefer kalbim için fısıldadım. O da aptaldı. Hakkı yokken tekrar onun için attığı için.
Boğulma hissi bedenimi tekrar sararken bu aralar ne kadar çok boğuluyormuş gibi hissettiğimi fark ettim. Gerçekten boğulsam bu kadar eziyet çeker miydim?
"Gitme" diye bir fısıltı döküldü dudaklarımdan. Nedenini bilmiyordum dudaklarımın arasından kaçmıştı "gitme"
Bir süre daha öyle kaldıktan sonra ayağa kalktım ve hızla yıkanıp suyu kapattım. Bornozu vücuduma sarıp odadan çıktım ve küçük adımlar ile yatağıma ilerleyip üstüne oturdum.
Derin bir nefesi ciğerlerime yollayıp geri serbest bıraktım. Omzumdan geriye, cama baktım. Etrafta ki uçuşan kuşları izledim.
"Özgürüm, gökyüzünde uçan bir kuş gibi "
Kelimelerim dudaklarımın arasın da çıktıktan sonra sessizce sessiz odada yok olurken aklıma annemin yüzü doldu. Bana benzeyen yüzü, en çokta gözlerini düşündüm. Sert ve keskin bakan gözleri, bıçaktan bile daha keskin ve can acıtıcıydı belkide.
"Tutsağım, kafesin içinde ki bir kuş gibi"
-900-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troubled Love '~, JenKai
Fanfiction-benimle oynamak tehlikelidir Kim Jennie -Ve ben tehlikeyi severim Kim Jongin Dedim parmaklarımı karın kaslarından sürterek gögsüne doğru çıkarırken. Gözlerinden çaresizce beni istediğini görebiliyordum. O beni istiyordu. Ama bunu dile getirmeyecek...