Twenty Five

110 10 2
                                    

"Gel" Jongin kapı açıp tutmam için elini uzatırken gülüp elini tuttum ve ayaklarım da ki spor ayakkabılar ile yere bastım. Jongin arkamdan kapıyı kapatıp anahtar ile kilitlerken parmaklarını parmaklarım arasından geçirdi ve hastaneye doğru yürüdü. Yanında yürürken heyecanlıydım.

Geçen hafta bebeğinizin cinsiyetini öğrenmek için hastaneye gitmiştik ama belli olmamıştı. Bu gün tekrar şansımızı denemek için gelmiştik.

Hastaneye girdiğimiz de asansörün önünde durduk ve Jongin tuşa basıp yanımda durdu. Kısa süre sonra asansör kapısı açıldığında içeri girdik. Arkamızda iki kişi daha binerken 2. Kata bastım. Jongin baş parmağı ile elimi okşarken kafamı omzuna koydum.

Asansör 2. Katta durup kapıları açıldığında önde ben, arkamdan Jongin çıkmıştı. Ezberimiz de olan doktorumun odasında önüne geldiğimizde kapıyı çaldım ve içerden gelen 'gel' sesi ile kapıyı açıp girdim.

Doktorum Lee Kyung 40'lılırının ortasında bir doktordu. Açık kahve saçlarını alttan alt kuyruğu yapmıştı. Yaşından daha genç ve dinç bir görünüşü vardı.

Beni gördüğünde yüzüne yerleşen sıcak gülümsemeye karşılık verdim.

"Hoş geldiniz bayan Kim ve bay Kim"

"Hoş bulduk bayan Lee"

Bayan Lee ayağa kalkıp paravanın arkasına geçerken Jongin omzumda ki çantamı almıştı. Bayan Lee'nin arkasından paravana geçip sedyeye uzandım ve t-shirt'ümü göğsümün altında kadar kaldırdım. Bayan Lee jel'i karnıma sürdükten sonra aleti karnımın üstünde gezdirirken makineye bakıyordu.

"İnatçı bir çocuğunuz var bayan Kim, cinsiyetini belli etmemek konusun da ısrarlı"

"Göster miyor mu yine?"

Başını iki yana salladı "hayır, ama sağlıklı gözüküyor"

Son lafın da içime su serpilmiş gibi hissettim. Bu lafı cinsiyetinin cevabından daha önemli benim için.

Ayağa kalkıp bana peçete verdi ve paravandan çıktı. Peceteyi düzeltip karnımın üstünde ki jelleri silerken Jongin gelmişti. Elimde ki peceteyi alıp karnım da ki jelleri sildi.

Peceteyi kenara koyup t-shirt'ümü indirdi ve kalkmam için ellerimden tutup yavaşça kaldırdı beni. Peceteyi kenar da ki çöpe attığın da birlikte paravanın arkasından çıktı ve masanın önün de ki karşılık iki sandalyeye oturduk.

Kısa bir konuşmanın ardından Jongin ile el ele hastaneden çıktık. Jongin arabayı çalıştırırken ben kemerimi bağlamıştım.

"İnatçı şey, heyecan yaratmaya mı çalışıyor bize?"

Gülüp Jongin'e baktım "bilmiyorum, oynamak istiyor galiba"

Jongin burnundan nefes verip güldü "senin gibi desene"

Kaşlarım havaya kalkarken hislerimi etrafta gezdirdim "benim gibi mi?"

"Evet, inatçı ve eğlence peşinde"

Parmağım ile kendimi gösterdim "ben mi? Ben mi inatçıyım? Ben mi eğlence peşindeyim?"

Gözleri büyürken dönüp bana baktı. Sonra önüne döndü "inkar etmiceksin, değil mi Jennie? İnatçılığın ve eğlencenin vücut bulmuştur halisin"

Kırmızılı ışık yandığın da arkasında yaslanıp zaten onu izleyen bana döndü "sadece inatçılık ve eğlencenin vücut bulmuştu hâli miyim?"

Dudaklarının uç kısımlarında yukarı kalkarken gözleri kısılmıştı "sen, çok fenasın"

Dudaklarım kıvrılırken ona bakmaya devam ettim "öyle mi?"

Troubled Love '~, JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin