OB | 9 | Domino - 2. Kısım

664 52 61
                                    

Keyifli okumalar çiçekler!

▫️▪️

Baba, diye fısıldayan küçük bir kızın sesini işittim bu gece. Çaresiz, kimsesiz bir kızın. Gideyim diyordum, tutayım şu kızın ellerinden de korkmasın diye düşünüyordum lakin bir adım bile atamıyordum.

Bağlıydı ellerim; adına kader dedikleri kalın iplerle sıkı sıkıya örülmüştü bileklerim. Nasıl tutacaktım o küçük kızın ellerinden?

Ben de boş verdim. O da benim gibi büyüyecek, babasızlığı öğrenecek ve bu kirli işlere bulaşmadan başını dik tutamayacağını anlayacaktı.

Ben anlamıştım, öğrenmiştim ve büyümüştüm.

Bugün, hayatımın değiştiği noktadaydım. Babamı öldüren adamın topraklarına ayak basmıştım. Onun evinde, onun yurdunda bir sığıntı gibi hissediyordum kendimi. Hapishane gibiydi. Ruhum sıkışıyordu burada. Göğsüm içine çekiliyor, yüreğim yanıyordu.

Havada uçuşan kahkahalar, tokuşturulan kadehlerin sesleri, iğrenç gülüşlü kadınlar ve arsız bakışlı adamlarla doluydu evimi yıkan topraklar. Evimi benden aldıkları yetmezmiş gibi bir de pişkin pişkin sırıtıyorlardı. Kim bilir Kenan Atalay nasıl eğlenmişti zamanında bu topraklarda?

"Nisan..."

Adımı duydum, bu masalın belki de en masum adamının ağzından. Gözlerim lacivert gözleri bulduğunda ışıklar söndü sanki, sahnede bir biz kaldık. Kendime, evime en yabancı yerde kendimi evimde hissettiren adamın gözlerine yurdumun kalıntılarını gördüm.

Sesi buğulu geliyordu. Tıkanmıştı kulaklarım. Domino'dan içeriye ayak basmak bana hiç iyi gelmemişti. Bu dünyadaki insanların şeytanı ben olabilirdi ancak bu dünya benim cehennemimdi.

"Nisan..." dedi Güney Atalay bıkmadan, usanmadan.

O an, herkesin bizi izlediğin gördüm. Fısıltılar, fısıltılar...

Başı dik, gözü pek bir adım attım içeriye ve herkese gözdağı verircesine bakışlarımı keskinleştirdim. Güney'in elini yeniden belimde hissettiğimde bir nebze olsun rahatlamıştım.

"Sağa dön," diye fısıldadı.

Beni süzen gözlere baka baka sağa döndüm ve Güney'le beraber ana salona benzeyen yerden uzaklaşarak köşedeki antika asansöre bindim. Asansörün sürgülü kapısını kapatan adam, bizim için "Loca" yazan kata bastı. Sessizce en üst kata çıkmayı beklemeye başladım. Saniyeler uzadıkça uzuyor, ruhum kasvete bürünüyordu.

En sonunda duydum o rahatlatıcı sesi. Asansörün sürgü kapısını açtı adam ve bizi özgür kıldı. Güney'le birlikte asansörden indim. Karşıdaki kahverengi kapının önünde durduk.

Biliyordum, bu kapının ardında yıllardır elde etmek istediğim her şey vardı ve kapıyı açtığım an istediğime ulaşacaktım. Kalbim gümbür gümbür atmaya başladı.

Güney, Domino'nun kapısını kendi elleriyle açtı bana, en büyük düşmanına... Ve ben, araladığı kapıdan içeriye girdim.

İçerisi inanılmazdı. Antika görünümü veren koca avize, tavandan aşağı sarkarak odayı aydınlatıyordu. Burası basit bir loca değildi. Burası dört duvarı da camdan yapılmış yuvarlak, geniş bir odaydı. Her şey eksi ve antikaydı. Karşılıklı kahve tonlarında deri koltuklar... Yere yakın krem renkli masa...

Harkaydı.

Kişiye özel gibi görünüyordu. Muhtemelen burası yıllar önce Kenan'ındı. Şimdiyse belimden kavrayan adama, Oyunbaz'a aitti. Yalnızca ona özeldi ama burada olduğuma göre artık ben de ona özeldim.

OYUNBOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin