OB | 2 - 24 | Oyun

190 12 1
                                    

❗️Bölüm silindiği için yeniden atıyorum, yeni bölüm değildir çiçeklerim!

▪️▫️

Günler birbirini kovalarken çoktan Mart'ın yirmi ikisine girmiştik. Toparlanmıştım. Eski kiloma ulaşmama az kalmıştı. Psikolojik olarak rahat hissediyordum kendimi. Her ne kadar bu evde Güney Atalay'a esir olsam da günden güne güçleniyordum.

Ailemi, evimi özlediğim itiraz edemediğim bir gerçekti. En çok da Ensar'ı özlemiştim. Nerede olduğunu, başına neler geldiğini bilememek canımı yaksa da ağzımı açıp Güney Atalay'a sormayacaktım.

Zamanla her şeye alışmıştım. Yavuz'la eskisinden de iyi anlaşmaya başlamıştık. Bade'yle de iyi anlaşıyorduk ve şaşırtıcıydı ki, artık aramızdan su sızmıyordu. Gökçe ve Rana'yla haftanın en az üç günü görüşüyor, sık sık vakit geçiriyordum. Yaman'la bile aramı düzeltmiştim; hala bana karşı bir şeyler hissettiğini bilsem de konusunu açmadığı sürece bir sıkıntı olmuyordu. Arada bir Behice Hanım'la bile karşılıklı kahve içtiğimiz oluyordu.

Artık tek vasfım, Güney Atalay'ın karısı olmaktı.

Evlendiğimiz günden beri Domino'daki kimseyi görmemiş, düşmanlarımın hiçbiriyle karşılaşmamıştım ancak duyduğuma göre herkes çok şaşkındı. Oyunbozan'ın ben olduğumu ve üstüne üstelik Oyunbaz'ın karısı olduğumu öğrenince kim şaşırmazdı ki?

Kim, ne yapıyor bilmiyordum bile. Evden çıkmıyordum. Güney Atalay istemediği için değildi bu, ben kendimde o cesareti bulamıyordum. Her şeyimi kaybetmiş olmak ağır geliyordu ama artık her şeye gülüp geçiyordum. Hatta dalga geçiyordum. Alay ediyordum sürekli. Kaybettiklerimi bana hatırlattıkları her dakika alaylı kahkahalar atıyordum.

Biri Oyunbozan, demeyegörsün, hemen dalgaya vuruyordum konuyu. Canımın acısını böyle görmezden geliyordum.

Yüzsüzdüm. İğrençtim. Bencildim belki. Bir de utanmadan dalga geçecek kadar aptaldım ama ben de böyle toparlıyordum kendimi.

Yavuz sık sık Tuğçe'den bahsediyordu, ben de koşarak kaçıyordum yanından. Güney hemen hemen her gün Çisem'le konuşuyordu telefonda, ben yine kaçıyordum. Arada bir Barış'ın lafı dönüyordu, bir kez daha kaçıyordum. Kuzgun'un adını ağzına alanlardan uzaklaşıyordum. Babaannemin sağlık durumunun günden güne kötüye gittiğini söylediklerine ciddi manada ellerimi kaldırıp kulaklarımı kapatıyordum.

Buraya, bu eve yemeğe geliyorlardı ara sıra. Yanlarına gitmiyordum. Onların bulundukları ortama girmek zorunda kaldığımda kimseyle göz göze bile gelmiyordum. Behice Hanım'ın evinde yediğimiz akşam yemeğinden sonra bir daha kimse ağzını açıp da bana laf söyleyemiyordu. Güney'den çekiniyorlardı, farkındaydım ama eğer arada Güney olmasa hepsi beni yerin dibine sokacaktı.

Bu yüzden konuşamıyordum ailem diye bildiğim insanlarla. Zaten yüzüme bakmıyorlardı. Suçlu olduğumun farkındaydım ama ister istemez onlara kırgındım.

Ve en önemlisi, Kenan'ın adını ağzıma bile almıyordum. Gerçeği kimseyle paylaşmıyordum.

Aslında ben Oyunbozan'dan kaçıyordum. Olmak zorunda kaldığım kadından.

Artık Nisan'dım. Sıfatlardan azade, Rize'nin Çayeli'sinde çocukluğunu geçirmiş Nisan. Sadece Nisan.

O Nisan, Güney Atalay'ı özlemişti. Onu deli gibi özlemiştim. Uykusuz geçen gecelerim yüzünden her sabah baş ağrısıyla uyanmak değildi beni yoran, kollarının arasında uyuyamıyor olmaktı. Bazen özlemden çıldıracak gibi oluyordum. Sayamayacağım kadar çok kez, birçok gece, odasının kapısının önüne gitmiş ama kendimde o cesareti bulamadığım için odama geri dönmüştüm.

OYUNBOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin