OB | 13 | Ateşe Dokunmak

754 49 26
                                    

Selam ballar! Bugün Cuma... Yeni bölümle geldim!

Keyifli okumalar! :*

▫️▪️

Babamın gittiği gün kalbimin yarısını kesip almışlardı benden ve o yarım kalbi diri diri toprağa gömmüşlerdi. Hiç şüphesiz babaannem sağlam bir dindardı; bana teselli vermek için söylediği sözlerin biri de, baban cennete gitti kızım, olmuştu.

İnsanın can suyunun kökünü kuruttuklarında o insan yaşamak için türlü yollara baş vuruyordu. Benim de can suyumu kurutmuşlardı.

Ne yazık ki ben babaannemin sözlerine inanmıyordum.

Eğer bir cennet varsa benim oraya gidip babamı bulma ihtimalim neredeyse sıfıra yakındı. Günahkardım. Cennetin yakınından geçemeyecek kadar kirlenmiştim. Ben de bu dünyada alıyordum öcümü. Yas tutmak yerine can suyumu kurutanların yasını tutturmak istiyordum.

Bugünse diğer günlerden farklıydı. Evet, birçok kez ailemi kaybedeceğimden korkmuş ve birçok kez de kaybetmiştim. Ancak bu kez... Bu kez durum bambaşkaydı.

Abimin de bu kirli dünyanın içindeydi. Ben elimi kirlettiğim için kendimi yiyip bitirirken meğer abim de elini kirletmiş, bugün öğrenmiştim. Domino'nun tepesinde uçan kuşlardan biri, hatta en tehlikeli olanıydı.

Kuzgun'du; Domino'nun kiralık katili... En acımasız, en güçlü, en gözü kara kuşlardan biriydi abim. Yıllardır benim işlerimi yapardı ama ben onun kim olduğunu bilmezdim. Belli ki o benim kim olduğumu, Oyunbozan olduğumu biliyordu.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Onun karşısına Oyunbozan olarak mı çıkacaktım, yoksa onun küçük kız kardeşi Nisan Yel olarak mı?

Karşımda duran konteynırın sürgülü kapısının önünde bekliyordum. Kaç dakikadır buradaydım, saymamıştım. İçeriye girmekten, yüzleşmekten endişeleniyordum.

"Nisan Hanım," dedi dakikalardır arkamda bekleyen adamlarımdan biri olan Altay. "İçeriye girmeyecek misiniz?"

"Mecburen gireceğim," dedim kuru sesimle. "Sindirmeye çalışıyorum Altay, bu çok ağır bir durum, biliyorsun."

Altay derin bir nefes alarak, "İsterseniz sorguyu biz yapalım," dedi. "Sizin canınız sıkılmasın."

"Hayır," dedim sakince. "Siz Saka'yı girdiği delikten çıkartın, o bana yeter. Akşama kadar vaktiniz var."

Altay emrime uyarak benden uzaklaştı ve arkamda bekleyen diğer adamlara emir verdi. Çoğu adamım arabalarına binip limandan ayrılırken ben hâlâ konteynırın önünde bekliyordum. Ensar da yanımdaydı, her zaman olduğu gibi yanı başımda bekliyor, beni izliyordu.

"Hadi, yüzleşelim," dedim yalnızca.

Ensar bir an bile beklemeden konteynırın kapısını açtı. Benim yapamadığımı yapmasıyla içeriye doğru bir adım attım. Karşımdaydı Tugay. Gözleri, elleri ve ayakları bağlıydı; demir sandalyelerden birinde oturuyordu. Ağır adımlarla ona yaklaştığımı duyduğunda bedenini dikleştirerek bana doğru çevirdi yüzünü.

"Kimsiniz siz?" dedi sertçe. "Bırakın beni! Neye bulaştığınızdan haberiniz bile yok!"

Çırpınmaya başladığında Ensar, Tugay'ın omuzlarından tuttu ve tek hamlede gözündeki bağı açtı.

Göz göze geldik abimle. Bir müddet birbirimize baktık. Tepkisizdi, ben de tepkisizdim.

"Atalay karşıma çıkamadı mı?" diye sordu duygusuz sesiyle. "Seni mi gönderdi onun yerine?"

OYUNBOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin