OB | 2 - 32 | Ateşin İçinden

426 30 34
                                    

Ben geldim çiçeklerim! Bol bol yorum yapmanızı ümit ederek karmakarışık olan bölümü şuraya fırlatıp hemen kaçıyorum ve haftaya görüşürüz diyorum. Keyifli okumalar!

Öpücük, öpücük. :*

▪️▫️

Ailemi kaybettiğimi düşündüğüm birçok zaman vardı. Bitti, demiştim defalarca kez, işte şimdi bitti... Ve bitmişti. Annem gitmişti, babam ölmüştü. Üçümüz kalmıştık geriye. Küçük kız kardeşim, ben ve abim.

Onları bir daha asla kaybetmeyeceğimi düşünmüştüm. İkisinin de hayatı bana emanetti sanki. Kız kardeşimle abime bakmak benim sorumluluğum gibiydi. Kimse bana onları emanet etmemişti aslında. Bu görevi üstlenen bendim, hür irademle aileme sahip çıkmaya söz vermiştim.

Kim bilir neredeydi abim?

Kucağımdaki bebek ailemin yeni üyesiydi. Tıpkı abim gibiydi gözleri, babasına benziyordu; onun kadar masum bakıyordu ve duygu yüklü. Artık ona da sahip çıkmak zorundaydım. Eğer abim öldüyse ya da öldürüldüyse hayatım boyunca bu bebeğe abimin yapacağı her şeyi yapmak için kendime bir söz vermiştim az önce.

Üstelik bu bebeğin tek kaybı babası değildi; annesini de kaybetmiş olabilirdi. Buraya gelen güvercin bana, Saka'nın selamı var, deyip kendini öldürmüştü ve şu anda Gül'ün nerede olduğu, ne yaptığı, başına ne geldiği bilinmiyordu. Tugay'la beraber ortadan kaybolmuşlardı, yaklaşık bir saattir onlara ulaşmaya çalışıyorduk, ulaşamıyorduk.

Eğer Tugay ya da Gül geri gelmezse ve eğer birileri onlara zarar vermişse bu dünyayı yakardım. Öyle bir yakardım ki, tek bir insanoğlu bile sağ çıkamazdı. Bunu yapabilecek kadar güçlüydüm ama onlar olmadan dünya yansa ne fark ederdi ki?

Çevremdeki herkes, ailemdeki herkes benim yüzümden acı çekiyordu, bütün bu yangını ben başlatmıştım sanki. Babamın öldüğü o malikaneyi bile ben yakmış gibiydim. Ateştim ve bu ateşin içinden geçen herkes yanmaya mahkûmdu. Yakmaya mecburdum, fıtratım buydu, yakmadan yapamıyordum, bana dokundukça herkes alev gibi yanıyordu ve ben bunu engelleyemiyordum. Ateş olmanın bedeli buydu.

Bebek usul usul ağlamaya devam ediyordu. Henüz çok küçüktü; bir-iki aylık olmalıydı ve annesiyle babasına ihtiyaç duyuyordu. Ne yaparsam yapayım susmamıştı. Canı mı yanıyordu, bir yerinde bir şey mi vardı, anlamamıştım. Süper Doktor Semih Bey yoldaydı. Bir an önce gelip yeğenimi kontrol etmesi gerekiyordu, yoksa endişeden ölecektim.

Bahçedeki Güney'in sesi evi inletirken kucağımda ağlamaya devam eden bebeği yavaşça sağa sola sallayarak mutfakta volta atmaya devam ettim.

"Sana söylüyorum, sana!" diye kükredi bahçedeki Güney. Az önce mutfağın bahçeye çıkan cam kapısını kapatmama rağmen sesi buraya kadar geliyordu. Tanıdığım en sabırlı adamın nasıl delirdiğini gözlerimle görüyordum. "Adam silahını çekip Nisan'ı vursaydı ne yapacaktınız!? Ulan hepiniz mal gibi bakıyorsunuz adama! Daha bahçeden girmeden yakalamanız lazımken hem de!"

Bebek iç çeker gibi ağladığında, "A-a tamam ama..." dedim yumuşak bir sesle, sırtını okşamaya devam ettim. "Ağlama bir tanem, hayatımın anlamı, canımın içi lütfen."

"Kaç kişisiniz bahçede!?" dedi bağırmaya devam eden Güney. "Susmayın karşımda! Yirmi tane adam, bir adamı tutup yakalayamıyor! Korkuluk niyetine dikilin diye mi işe aldım ben sizi!?"

"Abi—"

"Kes sesini Ali!" diye bağırdı Güney, sertçe. "Nisan'ı sana emanet etmedim mi ben!? Karımı evin bahçesindeki adamdan koruyamazken diğerlerinden nasıl koruyacaksın!?"

OYUNBOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin